Basralı Ömer
entelektüel // 20 Aralık 2006 // 6 yorum // kategori: Edebiyat, ŞiirBASRALI ÖMER
Ben Basralı Ömer
Belki Haberin Yoktur Diye Yazıyorum Mr. Franks.
Önce Demokrasi Yağdı Göklerimizden
Sokaklarımızda Kan Ve Et
Sonra Özgürlük Geçti Üzerimizden Palet Palet
Ve İnsan Hakları Namlularında
Yüzü Maskeli Adamların
Saniyede Bilmem Kaç Adet
Demokrasi Bizim Eve de İsabet Etti
Bir Gün Sonra Anladım Koptuğunu Ayaklarımın
Tam Onsekiz Adet İnsan Hakları Saymışlar Vücudunda
Babamın
Annem Yoktu Zaten
Ben Doğarken
İlaç Yokluğunda Ölmüş
Ambargo Falan Dediler Ya Anlamadım
Çocuk Aklı İşte
Takılıp Kalmış Girişte
Sizde Barış Böyle Midir Mr. Franks?
İnsan Hakları Çocukları Yetim Ve Ayaksız Bırakır Mı Oralarda?
Düşer Mi Ayın Kan Gölüne Aksi
Güpe Gündüz Düşer Mi Pazar Yerine Demokrasi?
İnsanları Korkudan Uykusuz Bırakır
Kuşlar Terk Eder Mi Orda Da?
Babamla Mırıldandığım Son Dua Dilimde
Ayaklarım Hastanede
Ve Giymeye Kıyamadığım Papuçlar Kaldı Elimde
Çocukların Var Mı Mr. Franks?
Al, Oğluna Götür Onları
Bari İşe Yarasın
Kim Bilir Beklide Baktıkca Bazen Beni Hatırlarsın
Bu Nasıl Demokrasi Mr. Franks?
Düştüğü Yeri Yaktı
Merhamet Hür Dünyaya
Bu Kadar Mı Irak’tı?
Filistin hakkında yazmak isterdim ama küfür dolu cümlelerden başka bir şey gelemiyor elimden , sinirimden.
Etiketler: Basralı Ömer
bush’UN POSTALLILARI
Dünya kurulduğu günden bu yana insanoğlu uygarlık denilen medeniyeti yakalamasına rağmen üç günlük dünyayı kendisine dar etti. Kimi zaman asılsız dedikodulardan kimi zamanda psikopat yada egosunu yenemeyen zavallı statükocu idareciler yüzünden çıkan savaşlar sebebiyle.
Hem dünya hem milyonlarca insan milyarlarca adet bombayla, kimyasal bir çok atıkla mahvoldu. Bu savaşlarla size demokrasi getireceğim diyenler çoluk çocuğa dünyanın kaç bucak olduğu gösterdiler.Oyuncak bebeği olmadan oyuncak arabası olmadan yok oldular yok edildiler.
Yaşayanlar ise adına yaşamak denirse yüzlerce çeşit hastalığın pençesine düştü. Bazıları patlayan bombalar sonucu yanlarında ölen yakınlarının can verişlerine şahit olup travmaya girdiler.
Kiminin asla sahip olamadığı ya da olamayacağı bu çocuklar birer yapma oyuncak gibi onun bunun bilerek bilmeyerek atış noktası oldu. Dünyanın mutluluk ve neşe kaynağı olan çocuklara hayatı zehir ettiler ÇOCUK KATİLLERİ….!
Yaklaşık 30 yıldır süren Afgan soykırımı yetmiyormuş gibi 2001 yılında ikiz kulelere yapılan eylemi mana edip haçlı seferlerini başlatıyorum diyen bush Müslüman aleminin inancını basite indirgeyerek, onların yer altı zenginliklerine sahip olma eylemi içinde olduklarının mesajını vermiş oldu.
170 bin civarında postallının medeniyetlere ev sahipliği yapan Irak’a adım atmasıyla bu postallar Q33NY kodlu uçağın öcünü SENARYO gereğince almış oldu.
Bu Afgan ve Irak soykırımı nedeniyle zulüm, haksızlık denen kavramlar dünyada şu ana kadar yaşanmadı. Saddam’ın bir bayram günü asılması uluslar arası hukuki bir suç olmasına rağmen hiçbir devlet liderinin bu olaya dur dememesi de ayrıca çok enteresandı.
Buralarda kurulan pazarlar sonucu Afganistan halkının 50 çeşit kara mayınıyla hala mücadele edişi protez sektöründen kazanılan paralar adete yap işlet devret misali günden güne yaygınlaşmakta. Bu savaşlarda çin, rus, italyan, ingiliz mayınlarının kullanılması insanların kolsuz bacaksız bırakılıp protezlere yada sakat arabalarına ihtiyaçlı hale getirmeleri birbirlerine şirketler aracılığıyla da işlerini devretmeleri bu zihniyetin varlık amacının işareti.
Sakat bırakılan kadınlara halıcılık kursu açılması ilmek ilmek dokunan bu halıların yok paraya baskıcı güçler tarafından alınması Afganlı kadının gözünün nuru olan bu emeklerin ona kurşun sıkanların ayağının kiri olması kadınların onur ve gururlarıyla oynanması boz yap öldür tüket politikalarının sonucu maalesef. Afganistan da hala 8 ayda 500 kişinin öldürülüp sakat bırakılması kendisine medeni ülkeler ismini takan idareciler tarafından yapıldığı aşikar. İnsan hakları evrensel beyannamesinin yaprakları dahi açılmadan yapılan bu işkenceler sonucu yaşadığımız gerçeklerle kanımız donmuş vaziyette.
Irak’a gelip de masa ve sehpalar üzerinde her renk açmış tomurcuk çiçeklerle karşılanan heyetlere teşekkür edenler acaba o çiçeklerin bir çocuk tarafından elleri olmadığı için tutulamayacağını düşündüler mi. O sehpalarda kan üzerinden acaba ne konuşuldu. Acaba Irak’a yapılan bu vahşetin hesabını soruldu mu. Belli ki ŞÜKRAN edildi. Bu ekip Asimilasyona hazır her hallerinden de belli.
Zencilerin boyunlarına ip ve zincir takanlar dünya ırklarının varlığı karşısında kulakları duymayıp renk ayırımı yapanlar hala postallarınızdaki kiri temizlemenin zamanı gelmedi mi. Elinizden gelen bütün uygarlık oyunlarını oynadınız.
Postallarınızla çocukları yok ettiniz onları sakat bıraktınız.
Kadınların onurlarını öfkelerine kul köle ettiniz.
Bu ulusların tarihini kültürünü yağmaladınız.
Ayağınıza çok bol gelen bu kan kokan postalları çocuklarınıza ailelerinize hediye etmek sizi üzüyor mu….!
Haçlı seferini başlatan GİDİCİ; kafana fırlatılan ve de o gazetecinin ayağını çok sıkan, inciten, insanlığından utandıran, ayakkabılar keşke gol olmasaydı. Her biri gül tarlası olan bebelerin, bu dünyanın en güzel kokulu çiçeklerinin bir hatırı da mı yoktu.
Şiirin görüntülü ve sesli hali.
http://www.youtube.com/watch?v=5BBdgRLwqe8
Demekki güzel okumuşsun Betül, şiirin ses kaydı varsa burada yayınlayabiliriz.
ben bu şiiri yıl sonu gecemizde okumusdum okurken herkez ağlıyordu çok güzel bi şiiir bence
by
işte bu şiiri seviorum…