Batmayacak kadar büyük bankalar ve tekel işçileri

Şimdi birisi çıkıp tekrar tekel işçilerini mi yazacaksın diyebilir fakat ben bu durumun yani tekel işçilerine destek verilmesinin bir ülkenin ( Türkiye’nin) zihniyetinin anlaşılmasında bir turnusol kağıdı işlevi gördüğünü düşünüyorum.

Öncelikle yazımızın konusu batmayacak kadar büyük bankalar ve buna karşın Amerika’da bu bankalara devletin el koyması ve vergi mükelleflerinin üzerindeki vergi yükünün artmasıdır.

Amerika’da bir çok bankanın bankacılık işlemleri dışında yatırımcı gibi davranıp çeşitli pozisyonlara girmesi ile bir çok sorunlar yaşanmaya başladı. Buna karşın Amerika başkanı şu sıralar yeni önlem almakta. Türkiye’de ise bakanımız Ali Babacan Bey çeşitli kurallar uygulamamız gerektiğini söyledi. Gerçi biz acı reçeteyi 2001 senesinde uyguladık fakat tekrar çeşitli önlemler alınması gerekiyordu.

Ali Bey’i eleştiren bir yazı Referans Gazetesin’de Servet Yıldırım tarafından yayımlandı. Servet Bey şunları aktarmakta;

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcı Ali Babacan bu konuyu şubat ayında ilk defa gündeme getirdiğinde mevduata sınırlama hakkında “Bizim finans sistemimizin çapı ve hacmi böyle bir tartışmayı en azından şu an için anlamlı kılmıyor” diye yazmıştım. Türkiye’de bankacılık sisteminin toplam aktifi 530 milyar lira dolayında. ABD’de ise büyük bankalardan neredeyse bir tanesinin büyüklüğü bu düzeyde. Hadi ABD özel. Orası ile karşılaştırmak anlamsız diyelim ve dönelim Avrupa’ya. Avrupa’da da Almanya, Fransa, İngiltere gibi örnekleri bir kenara koyalım. Bize benzer olanlarla bir karşılaştırma yapalım. Türkiye’de bankacılık sisteminin toplam aktiflerinin gayri safi yurtiçi hasılaya oranı şu anda yüzde 80’in biraz üzerinde seyrediyor. Ve bu oran Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Yunanistan gibi bize daha benzer olan AB ülkelerindeki oranlardan oldukça düşük. Bir tek Romanya’dan daha derin bir finans sistemimiz var. Aynı durum mevduatların yurtiçi hasılaya oranında da var. Özetle, bizim finans sistemimiz büyüklük olarak küçük. Bizim sorunumuz ya da daha doğru bir deyişle önceliğimiz finans sistemimizin sığlıktan çıkarılarak büyütülmesi olmalı.

Öz itibariyle Türkiye’nin sorunu finans büyüklüğünün genişletilememiş olmasındandır. Bunda da çeşitli faktörler vardır. İnsanların imkb’de işlem yapılması istenilirken şirketler temettü dağıtmaktan imtina etmektedirler. Bir bankanın genel kurulunu okuduğumda 2009 senesi karını dağıtmamak için ortaklara başvurduğu fakat ortakların doğal olarak bunu kabul etmediğini gördüm. İş bu noktada kişilerin imkb’ye girmesi pek kolay olmayacak.

Zira yatırımcılar için hisse senetlerinin değerinin yükselmesi ile birlikte şirketlerin dağıtmış oldukları temettüler yani kar payları da önemli bir yer tutmaktadır. Bizim ülkemizde ise 2009 senesinde karlı geçirmiş bir banka için temettü /  yatırım miktarı %1’den düşük kalmıştır. Yani hisse senetlerinde var olan değişim dışında bu şirketin ortagı olmaktan dolayı yatırımınızın %1 i kadar senelik gelir getirmiş. Örnekleyecek olursak 100.000 TL’lik hisse senedine karşılık senelik 1.000 TL kar payı elde etmişsiniz. Bu tür örnekler sayesinde insanlar borsadan uzaklaşmakta ya da kısa vadede hemen para kazanabilecekleri ya da kaybedebilecekleri hisselere yönelmektedirler. bkz: FENER.

Konumuza dönecek olursak ülkemizde finansal piyasaların çok büyük olmamasına karşın halkımızda farklı bir bakış açısı vardır. Bu da zaman zaman tehlikeli bir biçime dönüşmektedir.

İş Bankası olmasa dahi TEB adında faaliyetini sürdüren Türk Ekonomi Bankası’nın batmış olduğunu düşünelim ve TEB’în 4.000 adet alışanı var olduğunu düşünüp bu kişilerin işsiz kaldığını farzedelim.

Bu durumda neler olabileceğini düşünebiliyor musunuz?  Ziraat, İş Bankası ya da Yapı Kredi gibi büyük bankalar dışında ortalama bir bankanın işçilerinin işsiz kalması halinde toplumda hemen bir reaksiyon çıkacak ve bu kişiler için çeşitli alternatifler devreye sokulacaktır.

Aklı kendine yetmeyen birileri çıkıp bu çalışanların Halkbank, Vakıfbank ya da Ziraat bankasına sokulmasını,

Bu kişilerin çalışmadıkları halde çalışıyormuş gibi maaş almaları gerektiğini,

Hatta TEB’e devletin el koyup bu çalışanların işinde devam etmesi gerektiğini söyleyecekler çıkacaktır.

Bütün bunların düşünülmesi normaldir.  Bilakis bunları düşünmeyen insanlar var olursa hangi ülkede yaşadığıma şaşarım. Bunun nedeni de şimdiye kadar devletin çalışanı olan Tekel İşçilerinin haksız direnişi ile şimdiye kadar var olan sömürü düzenlerini devam ettirmek istemelerine Türkiye halkının vermiş olduğu destektir. Nasılsa tekel işçilerine bakıyoruz onlara da bakarız.

Bu yüzden bizim bankaların batması, batmaması, batmayacak kadar büyümesi sorun değildir. Sorun herkesin bir gün işsiz kalabileceği gerçeğini Türkiye Halkının kavrayamamış olmasıdır.

Alakalı yazılar:

http://entelektuel.com/bir-tekel-iscisi-kac-normal-isci-eder/

http://entelektuel.com/biz-de-tekel-iscilerini-protesto-ediyoruz/

http://entelektuel.com/ey-isci-titre-ve-kendine-gel/

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*