Ben bir küçük çekirdeğim

Ben küçük bir çekirdeğim. Daha toprağı göremedim. En büyük korkularımdan birisi toprağı görmeden sadece tek bir çekirdek olarak bu dünyadan gitmek. Bu korkumda haklıydım çünkü arkadaşlarımdan birçoğu insanlar tarafından yok edildi. Ben ise toprağı görüp orada büyümeyi ve bir iken bin olmayı istiyorum.

Çuvalda iken günlerim hem çok sıkıcı hem de korku doluydu. Bir yandan hiçbir şey yapmadan öylece tembelce oturuyor bir yandan da acaba toprağı görmeden bir kuruyemişçiye gider miyim korkusu.

Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları kovaladı ve bir gün o çuvalın içinden çıktım. Şimdiye kadar o çuvalın içinden neden sıkıldığımı şimdi anlayamıyorum. Tamamen bir korku içindeydim. Zira arkadaşlarımın arasından çıkmıştım ve artık tek başıma, yalnızdım. Önümde iki seçenek vardı. Bunlardan birisi korkum diğeri ise sürekli hayalini kurduğum gerçeklik.

Ne yazık ki korkum ya da hayalimi gerçekleştirmek için o çuvaldan çıkmak zorundaydım ve o gün gelmişti. Çuvaldan çıktığım ilk anda bu aklıma gelmediyse daha sonra bunu kendime öğretmiş olmam açıkçası beni sevindirdi.

Şimdi bir başka bekleyiş içindeydim fakat bu bekleyiş hiç sıkıcı değildi. Çünkü neler olacaksa bir an önce olsun da hayalime ya da korkuma kavuşayım istiyordum. Sonumun ne olacağı düşüncesi bazen beni çıldırtıyordu.

Çuvaldan çıkıp açık havada bir yere koymuşlardı beni ve hiç görmediğim yeni arkadaşlarımı. Birçok arkadaşla birlikte yeni bir bekleyiş içindeydik fakat hepimiz bir sona yaklaştığımızı biliyorduk. Bu bekleyiş çok uzun sürmedi. Bir avuç geldi ve benimle birlikte birçok arkadaşım havada uçuştuk. Nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Birkaç saniye içinde kendimi toprakta buldum.

Evet, sonunda hayallerim gerçekleşmişti. Tek başıma bir insanın midesinde yok olmaktansa toprak içinde birken bin olacaktım. Bu düşünce beni çok heyecanlandırıyordu. Fakat şu kısacık hayatımda öğrenmem gerekenlerin daha bitmediğini bilmek beni üzüyordu.

Toprağın içinde günlerce bekliyor olmama rağmen büyümem için gerekli olan su yoktu. Tamam, birçok mineral ile beslenebiliyordum fakat bu mineraller ile ne zamana kadar idare edebilirdim açıkçası bilmiyorum.

Normalde bizi çiftçilerin sulaması gerekirken kimse gelip bizi sulamıyordu. Susuzluktan kurumak korkularımdan daha büyük bir korku olduğunun farkına o gün vardım. Bir insan beni yeseydi en azından o insan için bir fayda sağlayacaktım ama şimdi hiç kimseye bir faydam dokunmayacak, kaldı ki ben birken bin olma sevdasında bir hiç olarak yok olacaktım.

Haftalarca susuzluğa dayandım ve korkularımdan arındım. İşte, karşımda bir ışık vardı ve ben artık bir çekirdek değil, gövdesi yeşil olan bir ayçiçeğiydim. Bu aşamadan sonra hayalimi gerçekleştirmeden yok olmak istemiyordum. Çünkü sona çok az kalmıştı. İşte o an seni gördüm.

Seni gördüm ve istemsiz bir şekilde sürekli seni bekler oldum. Senin için hayallerimden vazgeçtim. Esasında seninle birlikte hayalimin gerçekleştiğini görüyor fakat bunu umursamıyorum.

Bazen benden saklanıyorsun, senin neden bir karşıma çıkıp bir kaybolduğunu anlamıyorum. Bazen kaybolmaların o kadar uzun sürüyordu ki üç ya da dört gün yok oluyordun. Senin bu yokluğunda sürekli etrafında bir karanlık, bir rüzgâr ve gri bulutlar dolanıyordu. Senin eksikliğin yetmiyormuş gibi bir yandan da bu zorluklarla başa çıkmak zorundaydım. Tamam, kabul ediyorum. Senin yokluğunda bazen çok sevdiğim yağmur yağıyor ve ben hayalime bir adım daha yaklaşıyorum fakat seni tanıdıktan sonra bu hayalden geçtiğimi kabul etmek bana zor gelse de bunu sen de ben de biliyoruz.

Bu karanlık günlerden sonra seni gördüğümde senin yavaş yavaş hareketlerini bir o yavaşlıkta takip ediyor, senin gittiğin yere yüzümü dönüyor ve sürekli sana bakıyorum. Hatta bu yüzden bana senin adınla birlikte yeni bir ad vermiş olmalarından mutluluk duyuyordum.

Senin olduğun anlarda herkes mutlu, gerçi herkesin mutlu olması ya da olmaması açıkçası benim umurumda değil. Ben mutlu olmadıktan sonra bunun bir ehemmiyeti olduğunu düşünmüyorum.

Seninle iyi anlaştığımızı düşünüyorum. Sen bana gülüyorsun, ben sana gülüyorum. Karşılıklı gülüşüp duruyoruz ve günler genelde bu şekilde geçiyordu. Tam hatırlamasam da sanırım üç aydır bu şekilde birbirimizi görüyoruz. Seni bilmem ama ben ertesi sabahın gelmesini sabırsızlıkla bekliyor ve seni göreceğim anı beklerken kalbim sürekli atıyordu.

Günlerin sürekli böyle güzel geçeceğini düşünürken bir gün Sen gittin. Sen gittin ve her yer karanlık oldu. Normalde seni kaybetmeme çok zaman varken sen aniden çektin gittin. Ne oldu bilemiyorum ama Sen gittin. Bu senin gitmende benim hiçbir suçum yok. İşte bunu biliyorum. Belki sen bana kırıldın, belki darıldın, belki birileri başka bir şeyler söyledi. Bunu tam olarak bilmiyorum, belki de hiç bilemeyeceğim fakat bildiğim bir şey var. Bir gün tekrar çıkıp gelirsen ben bu topraklarda seni bekliyor olacağım. Hiçbir şey olmamış gibi sabaha kadar seni bekleyecek, akşama kadar senin nazlı nazlı yükselişini izleyecek ve tekrar seni beklemeye başlayacağım. İşte o yüzden bu gitmeden hiç bahsetmeyeceğim. İstemeden seni kırdım mı diye kendime soruyor fakat cevabını bilmediğim bu soru ile sürekli zihnimi bulandıracağım.

Farkında mısın bilmiyorum ama gelsen, geri dönsen, hiç gitmemiş olsan diyeceğim ama gitmiş olduğunu gördüm ve senin gelişini bekleyeceğim. Biliyorum, sen geri geleceksin ve gülümsemeni bana tekrar göstereceksin. Çünkü seni benim kadar bekleyen, özleyen olmadı.

Sen gittin ve ben arkadaşsız kaldım.

Geri geleceksin değil mi?

“Bir umuttu yaşatan insanı”

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*