Geçmişe özlem

İnternette yıllarca dolanmış ve mutlaka bizlerin de eposta adreslerine düşmüş bir hikaye vardır. Kıcasa anlatayım. Balık tutan köylü ile zengin olup şehirden gelmiş kişinin aralarında konuşması ve balık tutan çiftçinin ben zaten bunlara sahibim demesi. Bu yazıda bu minvalde bir kaç kelam edeceğiz. İnsanlar nedense hep geçmişse özlem duyuyor. Bunda geleceğin belirsizlikleri etken olduğunu düşünüyorum. Bir yandan da geleceğin gelmesi ile geçmişte kalan insanlar. Anılar, sürekli biriken anılar. Elbette ben de geçmişte yaşayıp ailemden kaybettiğim kişilerle birlikte olmak isterdim. İnternetsiz bir şekilde, belki de köyde yaşayacak olmam ile belirlenmiş bir hayat ve kimilerine göre göbeğini kaşıyan bidon kafalı birisi olacaktım fakat olmadı. Zamanla birileri hayattan çıktı ve yeni bir yol önümde artık. Belkide hayatımdan çıkmasaydı hala aynı yolda ve daha iyi bir yerde olabilecektim. Kim bilir ? Hiç kimse bilemez. İşte bu bütün bilinmemezlikler karşısında elde olan her daim daha tutulabilir olduğu için insanlar buna sahip çıkıyor ve ellerinden bırakmıyır.

Ataların sözü biz de bitmez. Demişlerya hani, “Tavadaki kuş uçan kuştan iyidir.” İşte bu şekilde herkes önce kendisini garanti eder ve garanti olanı sever. 1 liralık gerçeklik 10 liralık hayallerin üzerindedir. Ve bu gerçekliğin peşinde koşan insanlar bu gerçekliği yakalamak için çalışıp duruyor ve bunu herkes yapıyor. Dolayısıyla ülkeler gelişiyor, yollar dar gelmeye başlıyor, cep telefonu denilen bir olgu hayatımıza giriyor, cep telefonları cep telefonu dışındaki her iş için kullanılmaya başlanılıyor, köyün zenginlerinin, agalarının oturduğu 2 katlı konaklar yerlerini 20 katlı kutucukların müsade ediyor, her yerde alışveriş merkezleri açılıp, plazalar şehrin her yerinden görünmeye başlıyor, arabaların kadranı ülke yollarında asla ulaşılamayacağı kadranları gösterecek şekilde geliştiriliyor.

İşte bütün bunlar olurken bir bakıyoruz geçmişimize ve orada küçük ev duruyor. İnsanlar hep daha iyiye gitmek istemesiyle birlikte ister istemez etrafından etkileniyor tıpkı etrafını etkilediği gibi ve daha sonra bir gün buralardan kurtulacağım diyerekten naralar attığı o küçük mahallesine özlem duymaya başlıyor tam 30 sene sonra.

Fakat bu özlemi herkes kurmuyuor. Bu özlemi kuranlar ekonomik açıdan o mahallesinden kopma özlemini gerçekleştirmiş kişiler. Bu hayallerini gerçekleştirememiş, akşamları kahveye gitmekten başka sosyal imkanı bulunmayan o arkadaşları için onun gerçekleştirdiği hayaller hala birer hayal, kendisinin özlemleri ise bir zamanki kendi yaşamı.

O özlem duyan insanlar acaba 3+1, ebeveyn banyolu, havuzlu, fitness salonlu, asgari ücret tutarında aidat ödedikleri evlerden aşağıdaki evlerde oturmama nedenleri neler acaba ? 

Ekmek parası denilen yaşam mücadelesi sadece ekmek parası olmadığı için oluyor bunlar. 

 

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*