Entelektuel.com

Bilindiği gibi İslam dini Müslüman kadınlara giyinmeleri konusunda bazı öğüt ve emirlerde bulunmuştur. Kabataslak ele alırsak Müslüman kadının giyiminde dikkat çeken renkler, vücuda yapışacak kumaş ve vücut hatlarını belli edebilecek kumaş ile aksesuarların olması yasaklanmıştır. Bu kurallara uyulduğu takdirde nasıl bir tarz(abiye, salaş, etnik vs) oluşturacağımız bize bırakılmıştır.
Fakat her nedense son günlerde sıkça tartışma konusu olan başörtüsünün nasıl takılacağı meselesi yine karşımıza çıktı. Çankaya fiyongu tartışmalarını hatırlarsınız. Moda tasarımcıları, siyasetçiler, din adamları, sosyologlar vs herkesin fikirleri alındı ya muhataplar…
Muhatapları anlamak için konuyu kavramlarla ele almakta çok önemli çünkü değişen dünyada bu problem haline dönüştü. Dünya son yüzyılda hızına hız katarak değişiyor. Bu değişimin en büyük tanığı diller kavramlar oldu maalesef. Yepyeni kavramlar, icatlar, söylemler, bilimler ortaya çıktı. Yepyeni dünya yepyeni gençlere kucak açtı. Baştan aşağı değişen gençlik giyimle, müziğiyle, değerleriyle kendini ortaya koymalıydı. Görsel kültürün bu kadar hâkim olduğu bir dünyada kültür ihracı başladı. Moda bunun beklide en büyük aracıydı. Tabiî ki okuyan Müslüman gençlikte bu dünyayı tanımaya başladı. Bu değişime kapalı olmanın hiçbir işe yaramayacağını onlarda gördü. En basit bir örnekle bir buzdolabı alırken bile onun kültürünü de alıyoruz. Bunu bilen Müslüman de gençlik diğer birçok kültür mensuplarının sorduğu soruyu kendilere sordular ”NASIL KENDİM KALARAK ÇAĞDAŞLAŞIRIM”. Hem kendi inançları doğrultusunda yaşamayı hem de okumayı, bilim yapmayı yani yaşadığı dünyaya entegre olmayı başardı. Fakat sosyologların değimiyle üniversite gençliği takvadan imaja kayma yaşandı. Onlara göre bu kaymayı yaşayanlar ise kendisi olmaktan vazgeçmiş İslamcı kadınlardı. Evet açıkçası dünya Müslümanları için bu böyle oldu. Amerika’da Muslim Girl adlı moda ve magazin dergileri ortaya çıktı. Malezya ve Endonezya gibi ülkelerde islami moda festivalleri düzenlenmeye başladı. Öyleki festival yöneticileri “artık batıdan sinyal almamıza gerek yok”,”giyimiyle gurur duyan Müslüman kadınların islami modanın yönünü kabul ettirme zamanı gelmiştir” diyerek iddalı ama bir o kadar haklı sözler söylüyorlardı. Evet haklılardı çünkü islami modanın dünya Pazar değeri 96 milyar dolar ve Avrupa da 16 milyon Müslüman yaşamakta Amerika ile İslam ülkelerini de işin içine katarsanız baş döndürücü, iştah kabartıcı bir endüstri var.
Fakat bunun dışında yine genç yaşında kendi olayı ve böyle kalmayı isteyen yeni gençlerde çıktı. Bunlardan benim en ok beğendiğim daha 24 yaşında olan bir modacı çalışmaları için söyle söylüyor” ben modacı olmak için yola çıkmadım benim amacım sade ve derim kavramlar”.
Bu kadar devleşen bir pazarın haşmeti altında Müslümanlar durup tekrar düşünecekler mi? Kavramlar üretebilecekler mi? Açıkçası ben bu sorulara evet cevabını veriyorum.
Bunun nedeni sokak ve “yeni”leşmenin hiç dinmeyecek olması Sokak artık “sadelik” ve “mütevazılık” diyor. Taklit ve yaratıcılık arasındaki farkı çok iyi biliyor (Namaz yazan ve İslami figürlerin olduğu tişörtler)

Müslümanların her zamankiden çok daha çeşitli kültür, zevk, siyaset ve meslek vs gruplarından olması açıkçası beni oldukça heyecanlandırıyor.