Paradan Devlet’i Atmak

“Kısacası serbest piyasada tüketici kraldır ve kar yapmak, zarardan kaçınmak isteyen bir ticari kuruluş, verimli çalışmak ve mümkün olduğunca düşük bir maliyetle tüketiciye hizmet sunmak için, en iyisini yapmaya çalışır. Buna karşılık, bir Devlet faaliyetinden söz konusu edildiğinde her şey değişir…” Murray Rothbard

Liberallere göre devletin üç tane asli fonksiyonu vardır. Birincisi adaletin sağlanması, ikincisi ülkenin güvenliği için savunma hizmetleri ve üçüncüsü ise diplomasidir. Bunlar bireyin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermeyecek şekilde düzenlenmelidir. Fakat yüzyıllar boyunca Devlet faaliyetleri hiçbir sınır gözetmeden durmadan büyüdü. Devletin büyümesi netice itibariyle medeniyetimize çok pahalıya patladı. İnsanlık, devlet aracılığıyla kendi soyuna yardım amacıyla çıktığı yolda devlet canavarını daha çok beslemekle onu azgınlaştırdı. Bu liberallerin hiçte istemedikleri bir sonuçtu. Gitgide büyüyen bir devlet karşısında bireyin yaşamı herhangi bir köleden farksızlaşmıştır. Böyle bir durumda Liberalizm tekrar kendi felsefesine sarılmaktan başka yapacağı bir şey yoktu. Bu felsefe Devlet’in gücünü sınırlamaktan başka bir şey değildi.

Doymak bilmez Devlet, liberallerin piyasadaki oyunun kurallarını uygulayan hakem devletten çok farklı biçimde kaynaklara yönelik siyasal arenada en güçlü silah haline geldi. Kısmen zaten sahip olduğu ya da denetlediği muazzam kaynaklardan dolayı, ayrıca hiçbir özel ya da ortak varlığın devletin saldırısından ya da el koymasından uzak kalamaması nedeniyle gücü arttı. Liberallerin klasik devlet anlayışının tersine modern devlet, özel malların baş tedarikçisi oldu. Ayrıca “Devlet, böylece, barışı korumak ve sivil toplum kurumlarını sağlıklı tutmak temel işlevlerinden uzaklaştı ve bu işlerini de büyük ölçüde aksattı.” Modern Devlet muazzam bir biçimde özel kişilerin yarattığı zenginliği gasp edip kendi adamlarına dağıtmakla kalmadı, zenginlik yaratmaya girişti. Modern devletler, bireylerin refah yaratma faaliyetlerini aşırı ölçüde istila ettiler ve ticari faaliyetlerin gerçekleştiği ortamı biçimlendirip istedikleri kalıba sokarak aslında en büyük girişimci kendileri oldular.

Devletin büyüme ve merkezileşme nedenlerinden biride paranın kontrolünde monopol olmasıdır. Klasik Liberaller, devletin, ulusal paranın basımında, halka ihracında ve değerinin ayarlanmasında devletin kontrolünde ancak istikrar sağlayabileceğini öne sürmektedir. Hatta son zamanların en popüler liberali Milton Friedman bile bu konuda hem fikirdir. Oysaki “para yaratma ve para ihracı mekanizmasının devletin kontrolünde olması ona en önemli bir monopol güç kazandırmaktadır. Bu gücün ekonomide olumsuz sonuçlar yaratabileceğini belirten Hayek, son derece dikkate değer bir şekilde, devletin yegâne para yaratıcısı olma imtiyazını kaldırmanın enflasyonu önlemeye yardım edeceği ve ekonomik işlemler için güvenilir bir vasıtanın bu yolla oluşturabileceğini savunmuştur.”

Klasiklerin para arzındaki altın ayar ve sabit kur rejimi, tarihin hiçbir döneminde para arzındaki değişikliği önleyemedi. Çünkü sabit kur rejimi bir tek ülkenin ulusal para değeri ile oynamasını önler, fakat bütün ülkeler söz konusu olduğunda aynı etkiyi göstermez. Nitekim 2. Dünya savaşı’ndan sonra sabit kur, uluslar arası para rejimi olarak kabul edilmiş, ona rağmen parasal genişleme sürmüştür.

Paranın piyasada üretilmesi fikri ilk anda acayip görünüyor olabilir. Ama para tarihsel olarak bir piyasa ürünüdür. Herhangi bir otoritenin buyruğu veya bir bilgenin icadı ile ortaya çıkmamıştır. Paranın devlet tekeline geçmesi piyasaların gelişiminde bir sapmadır. Öyleyse para yeniden piyasaya bırakılmalıdır. Ama nasıl?

Hayek’e göre: para politikası alanında ilk önce yapılması gereken: devletin elinden para basma monopolünü almak ve kendisinin serbest bankacılık adını verdiği sisteme geçerek özel bankalara da para basma yetkisini vermektedir. Böylece özel bankalar kendi altın paralarını çıkaracaklar. Ekonomideki her karar birimi istediği özel parayı kullanacaktır. Tabiatıyla en güvenli buldukları özel paraları kullanacaklardır. Bankalar da, sanki kalite rekabeti yapar gibi, daha güvenilir paralar çıkarmak için yarışacaklar. Sonuçta piyasanın ihtiyaç duyup talep ettiği parayı piyasa üretecektir. Bu özel paraların dolaşımını altın olarak ihraç edilmelerini sağlayacak. Para çıkarma tekeline dayanan ince ayar politikaların bozucu etkilerini ortadan kalkacaktır.

Böylece insanlar, doğal olarak en güvenilir ve en istikrarlı olan ve enflasyona en az meyilli olan parayı seçeceklerdir. Bankalar muhtemelen değerlerinde istikrarı korumak için bazı mevcutlarla desteklenen paralar ihraç edecekler ve sistem içerisinde oluşacak rekabet aşırı para ihracını önleyecektir. Ayrıca mal ve hizmetlerin karşılığı arz edenin kabul edeceği herhangi bir parayla ödenebilecektir.

Böylece söz konusu sistemin gerçekleşmesi durumunda, devlet sadece ekonomiyi tahrip edip, bireyleri özgürlüklerinin sınırlanmasına mahkûm eden başlıca araçların birinden değil, aynı zamanda sürekli büyümenin başlıca nedenlerinin birinden de mahrum kalacaktır. Zira para hacmini genişletme arzusu dayanılmaz derecede güçlü bir arzudur. Çünkü bu yolla geçici bir iktisadi hareketlenme kazanılır. Aynı zamanda fiyatların yükselmesi aynı şekilde hükümet için avantaj teşkil etmektedir; çünkü borçları reel olarak gittikçe azalacaktır.

Hayek’e göre, paranın piyasada alınıp satılan diğer mallardan hiçbir farkı yoktur. Batı iktisat tarihçileri en azından 5 yüzyıldır güçlü kralların çıkardığı resmi paraların yanında paranın aslında ticareti kolaylaştırıcı etkisiyle bir insan keşfi oluşunda birleşirler, fakat bu evrim, İktisat tarihçilerince nedensiz bir şekilde saklanır. Örneğin; 8. y.y’da Fransa’da 824 çeşit, yine Fransa’da 13.y.y’da 80 çeşit para vardı. Her prensin kendi adına bastırdığı para çağdaş koşullarda özel banka ve finans kuruluşlarının çıkaracağı paraların karşılığı sayılabilir. Zaten teknolojik gelişmeler ve finanslar araçlardaki çeşitlenmeler gitgide para arzının kapsamını belirsizleştirmektedir. Para arzının kontrolü yakın bir gelecekte imkân dışı kalacak gibi görünmektedir. Yani, tarihsel niteliğinin yanı sıra, paranın çağdaş evrimi de Avusturya iktisatçıların önerilerini destekleyen bir doğrultu göstermektedir.

Avusturya iktisatçılarından Rothbard’a göre devletçe sağlanan hizmetler, özelde para basma tekeli, Devletin gayri ahlaki bir kurum olması sebebiyle değil, ayrıca serbest piyasa bu işi, bürokratik devletin zorunlu tekelinden sonsuz derecede daha iyi yapacağından piyasadan yardım istemektedir. Rothbard, eğer paranın üretimi serbest piyasaya bırakılırsa, Devletin temin ettiğinden daha ucuz, daha bol miktarda ve daha yüksek kalitede sağlanacağını fark etmiştir. Zira Devlet, para basma işlemini hiçbir değer ölçüsüne göre belirlemediğinden. Siyasetçilerin ya da bürokratların keyfiyetine göre ayarlanması olası bir enflasyona yol açmaktadır. Çünkü Piyasada hiçbir şey karşılıksız kalamaz. Devlet, karşılıksız para basma işleminin maliyetini, halktan topladığı vergilerle finans ettiği için de ülke ekonomisinin istikrarını da zora sokarak, borçlanma yolunu denemekten başka bir çaresi kalmamaktadır. Bu Türkiye’nin şu an ki durumudur.

“Bu sebeple Liberteryen program, devlet sektörün tümüyle ortadan kaldırılmasını ve devletin bütün faaliyetlerinin özel ellere dönüştürülmesini şart koşar. Çünkü (…) Özel firmalar, sadece tüketicilerden ve yatırımcılardan kaynak elde edebilirler; diğer bir ifadeyle, onlar yalnızca, hizmetlerini değerli bulan ve satın alan tüketicilerden ve biriktirdikleri fonları kar beklentisi içinde yatırma riskini üstlenmeye gönüllü yatırımcılardan kaynak sağlayabilirler. Özetle, harcama ve hizmetler, ayrılmaz bir biçimde piyasaya bağlıdır. Serbest piyasa, kaynakları bütün insanlar için kaynak tahsis eden bir mekanizma sağlar. Özel sektörün verimliliği, serbest piyasada, işadamları ve diğer üreticilerin, enerjilerini, tüketici tarafından en fazla ödüllendirilecek olan ürünlerin üretimine yöneltmeleri ve dolayısıyla bu ürünlerin satışının, tüketicilerin bunlara verdiği önemin kabaca ölçüsü olması gerçeğinden kaynaklanır.” Modern devletin para basma tekeli bu bağlamda incelendiğinde, ulusal para değersiz, verimsiz ve pahalıya mal olmaktadır. Türkiye için yapılacak şey basittir. PARADAN ALTI SIFIR ATMAK MI? YOKSA PARADAN DEVLET TEKELİNİ KALDIRMAK MI?


John Gray, Post-Liberalizm, Dost Kitabevi, Çeviren: Müfit Günay, Ankara, 2004, s.22-23.

Eamonn Butler, Hayek, Liberal Düşünce Topluluğu Yayınları, Çeviren: Yusuf Ziya Çelikkaya, Ankara, 1996 s.147.

Ahmet Atılgan, İktisat Politikaların Evrimi, Alfa Yayınları, İstanbul, 1997, s.132 .

Vural F. Savaş, Anayasal İktisat, Avcıol Basım-Yayın, 3.Basım, İstanbul, Ocak 1997, s. 101.

Vural Savaş, Anayasal İktisat, s.102.

Ahmet Atılgan, s.133-134.

www.liberal.org.tr

Bu yazı 2006 senesinde Liberal arkadaşımız, Serkan KİREMİT tarafından yazılmıştır. Kendisinin izni alınarak entelektuel.com’da yayımlanmıştır. Kendisine teşekkür ederiz.

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*