Psikolojik Bir Hastalık: Çoklu Kişilik Sendromunun Sosyolojik Yorumu

Çoklu Kişilik Sendromu

Bu ciddi bir psikolojik hastalıktır aslında. Büyük bir şokla yaşanılan kişilik bölünmesi, farklı karakterler üretip, hayal dünyasında onları canlandırmak ve davranışlara yansıtmak. Şizofreni hastalığının sanırım daha da ilerlemiş hali. Ve ciddi zararlar verebilecek bir hastalık. Neden şimdi bunu sizinle paylaşıyorum diye düşünmüş olabilirsiniz, toplumsal bir sıkıntımıza bağlamaya çalışacağım kendimce, elbet eksikler ve hatta yanılmalar olabilir. Bundan birkaç ay önce “Kimlik” Identity isimli bir film izledim ve bu ciddi hastalığın ismiyle karşılaştım. Gerçekten ürkütücü bir durum, çok şükür yapmaya çalışacağım benzetme o kadar ürkütücü olmayacak.

Birçok genç çoklu kişilik sendromu yaşıyor aslında. Kendi kişiliği dışında muhtelif karakterler edinip kendinden başka aslında özünde olmayan davranışlar sergiliyor. Bir ünlünün saç rengini, bir başkasının yaşam şeklini, bir diğerinin cümlelerini, ötekinin düşüncesini veya herhangi bir hasletini şu veya bu şekilde kendine biçmeye başlıyor. Elbette her insanın, birtakım nedenlerle benimsediği, değerli bulduğu hatta daha şekle sokalım görüntüsünü beğendiği kişiler olabilir ve hepimizin hayatında bunlar vardır da. Çünkü öğrenmenin bir yolu da taklittir. Fakat benim daha çok üzerinde durmak istediğim şey, kendimizi tamamen soyutlayarak, karakterimizi tamamen silerek birilerini izlememiz. Evet, bu bence son yıllarda gençlerin yaşadığı problemdir. Toplulukta bir yere sahip olma, bir yer edinme adına, bir gruba dâhil olma adına yapılan kendini katletme. Öyle ki aynı kişiden farklı ortamlarda, farklı insan gruplarında birbirinden apayrı davranışlara tanık olabiliyorsunuz. Bir yerde a, bir yerde b, başka bir yerde daha farklı bir kişilik sergileyebiliyor. Özellikle üniversite gençliğinde var bu durum. Aileden kısa bir süreliğine de olsa kopan birey, hiç bulunmadığı davranışlarda bulunabiliyor. İşte sorun bu. Niçin böylesine dönemsel değişimler, büyük değişimler yaşanmakta. Çünkü inanılmaz bir boşluk söz konusu, değerlerde boşalma söz konusu. Ve sürekli bir başkası olma isteği. Güvensizlik de eklenebilir ve sanırım bu konuda çok ta önemli.

En başından itibaren ki bu çocukluğa tekabül eder sürekli başkaları tarafından bizim adımıza kararlar verilmesi, her zaman belli başlı toplumsal yaptırımların bizleri şekillendirmesi, bizi biz olmaktan engelliyor olabilir. Dolaysıyla kendi zihnimizle karar veremiyor ve kendi başımıza karar almaya korkar oluyoruz çoğu zaman. Kendine güveni sağlayamamış birey en nihayetinde kendini sergilemekten korkar ve başkası olmaya soyunur. Hâlbuki bu onu daha da büyük sorunlarla karşılaştıracaktır. Zamanla kim olduğunu unutmayla yüzleşebilir pekâlâ. Ve birçok kişiliği benimsediği veya toparlama bir kişilik oluşturduğu için ne yapacağını bilemeyebilir, şaşırabilir. Ve bu da, bedensel olarak varlığı fakat karakter, kişilik olarak yokluğu getirir. Çünkü bir öz yoktur. Çünkü kişinin aslı yoktur ortada, onu hep gerilere itmiştir. Hâlbuki güzeldir nevi şahsına münhasır olmak. Farklı olmaktan korkarız. İçimizde barınan asıl bizi gerçekleştirmeyiz.

Kendimizi gerçekleştirebilmek, kendini oluşturabilmek ve ortaya çıkarıp yaşatabilmek için önce sanırım kendimizi çok iyi tanımamız gerekir. Ben ne istiyorum, ben nelerden hoşlanıyorum, nelerden hoşlanmıyorum, nasıl yaşamak istiyorum, yalnız başıma kaldığımda kendimle zihin dünyamda neler tasarlıyorum, gelecekle ilgili, kavramlarla ilgili neler kurguluyorum… veya bunu hiç yaptığımız olur mu? Yoksa hali hazırda var olan, bizden önce birilerinin de başkalarından aldığı muhtemel olan kurgulanmış kalıpları, kendi zihin dünyamızda düşünmeye, kendimizce tekrar şekillendirmeye pekte ihtiyaç duymadan ithal mi ediyoruz? Ee bu böyle olunca bizi, kendimizi yaşamıyoruz, buna biz izin vermiyoruz. Çünkü bizce düşünmüyoruz, başkaları gibi düşünüp hatta düşünmeden karakterler satın alıyoruz. Ve bunun sonucu da zamanla ağır bir bedele dönüşüyor. Ne kadar sonunu görmek istemesek de. Ama bu oluyor.

Bu biraz tembelliğimizden de kaynaklanabilir. O kadar alışıyoruz ki düşüncelerimizin, hayatlarımızın, isimlerimizin ve daha birçok şeyin başkaları ve sistemler tarafından şekillendirilmesine. Ve hatta şekillerimizin bile. Bunu hepimiz rahatça çevremizde gözlemleyebiliriz, birden çok aynı genç kız, birden çok aynı genç delikanlı görebilirsiniz. Aynılaşmış biçimler.

Zihnimizi işletmiyoruz veya bunu biz yapmıyoruz. Başkaları tarafından yoğrulmaktayız. Toplumda kurgulanan bütün kalıpları hemen alabilme gibi bir özelliğimiz de var. Hazırı varsa neden ben zihnimi yorayım gibi bir düşünce olabilir mesela. Zamandan ve emekten tasarruf olarak algılanabilir ilk etapta. Ama değil asla. Sanırım bu; kendimizden, düşünebilirliğimizden, akıl özelliğimizden tasarruf olur. Bu da pek doğru olmaz sanırım, insan düşünmeli çünkü. Çünkü insan düşünme yetisine sahip bir varlık, öyleyse düşünmeli.

12 comments

  1. Gökhan Çelik diyor ki:

    Ego durumları olarak adlandırılır ayrıca

    Ego Durumları Teori ve Terapi
    John Watkins / Litera yayınevine ait bir kitap.

    Karı koca bu hastalık mı diyeyim artık neyse ömrünü vermiş, detaylı ve olayın özüne inmek isteyenler okuyabilir.

  2. orcun ozdes diyor ki:

    Adamim giris guzel, de sonradan role model denilen seyle coklu kisilik bozuklugunu karistirmissin rol model konusunu arastrmani tavsiye ederim sana

  3. yok diyor ki:

    sonunu iyi bağlayamamışsınız gereksiz olmuş son paragraf

  4. birisi diyor ki:

    İyi düşünüp iyi yazmışsın ancak eksik kalmış.
    Nereden başlamalı?
    Sorular sorduk hadi kendimizi bulup nasıl cevap vereceğiz? Kaçıncı ben soracak soruyu mesela?

    Kişisel özgürlük değil toplumsal olan özgürlük bence mesele.

  5. Gökhan diyor ki:

    Evet Hiçte Şaşırtıcı değil

  6. Gökhan diyor ki:

    Teşekkür ederim çok istifade ettim yazınızdan ve yazılarınızın devamını bekliyor olacağım…

  7. fatma,billur emreve birkaçı... diyor ki:

    nörolojik temelli bir akıl hastalığı ifadesi kullanan arkadaşa söylemek istediklerim var…
    bir çoklu kişilik bozukluğu hastasının ağzından duyarsanız fikriniz değişebilir diye düşünüyorum bu hastalıkla 13 yaşında altından kalkamayacağım bir olayın üzerinden 6 ay geçtikten sonra tanıştım….
    önceleri başıma gelen olayın rüya olduğunu söyledim kendime,buna inandımda üstelik!
    ama sonraları lise döneminde farketmeden popüler oluşum tanımadığım insanların hayatımda epeyce yer tutması v.s.
    uyandım!
    ters giden şeyler var,annem bir gün bana şöylle dedi;”benim büyüttüğüm çocuğa benzemiyorsun”
    böylelikle 17 yaşında teşhisi konulan hastalığımla yaşamaya devam ediyorum…
    çok acı veren tedavi süreçlerinden geçtim…ve tedaviler kolay değil yokedilmesi tıbben uygun değil çünkü bir karakteri öldürüyorsunuz orda bu da bir yerde cinayet sayılıyor ve bilinmiyor artık hangisi gerçek hangisi değil….kimsenin başına gelmemeli!!!

  8. Emre diyor ki:

    Bence Buy Hastalık Kişinin Bir Olaydan Etkilenmesidir. Mesela Diyorum Bazı Olaylar Olur En BekLemeDiqiN Anda Biri öLür V.b Allah Korusun Tabi Bu Kişinin Bu HasTalıqa Yakalanması Olabilir Ve Kendi Kendine Bir Kişilik Yaratır. Bu KişiLik ZamanLa Kendini Kaybeder Ve , BaşKa Biri Olmaya BaşLar.
    Bu KiŞi Kendinden Başka OLunca ÇevresindeqiLeRe Annesine BabasıNa ZaRaR Vermeye BaşLar Tabi Kişinin KişiliqiNe BaqaBiLiR.MeseLa Bi Kişiliği Kötü İse Öbür Kişiliqi İyi oLabiliR. Bu iNsandan İnsana DeqiŞebiliR TabiqiDe Bu Hastalık Cok Kötü BirşeyDir Kimsenin Başına qeLMeSini İstemem.!

  9. cykokiller diyor ki:

    http://www.insideshort.com burdan izleyin ne yaşanır anlayın …

  10. Leyla diyor ki:

    Çoklu kişilik bölünmesi nörolojik temelli bir akıl hastalığıdır. Belli bir yaşa gelene kadar, çevreden görülen bir çok davranışı taklit etmek (özentiyi yaşama yansıtmak) normal sayılmalıdır. Önemli olan tüm bu davranışlardan belli bir zaman sonra sıyrılıp, bireyin kendi doğru ve yanlışlarını belirleyip bir kişilik oturtabilmesidir. Oturtmuyorsa da bu davranışsal bir sorundur, bir akıl hastalığı değil.

  11. gizem diyor ki:

    peki bu sendromu kim bulmuş???

  12. ismail diyor ki:

    Başkalarının ürettiklerini kullanan toplumlar -endüstriyel ya da fikirsel anlamda-zaten parçalanmanın eşiğine düşmüşlerdir..Böylesi bir toplumun içinde giderek yalnızlaşan bireylerin kişilik parçalanması gibi sorunlarla karşılaşması çok da şaşırtıcı değil..

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*