ŞİMDİ”NİN LİBERALİ, “GELECEK”İN ANARŞİST’İ BAHA TEVFİK

Anarşizm zor bir ideoloji. Zor olması, teorisini bilenler açısından ideallerinin “ütopya” kabul edilmesinden, bilmeyenler içinse hâlihazırdaki tüm olumsuzlukların ona – çoğu kez haksız bir nedenle – yüklenmesinden kaynaklamaktadır. Ancak biz ‘Doğuluların sahip olduğu daha derin bir dezavantaj var. Bu dezavantaj, Doğuya ilişkin siyasal ve toplumsal tahlillerin “despotizm” olarak özetlenmesinde de görüldüğü üzere, otoritenin en genel ve yaygın biçimi olan “devlet” in nimet anlamında kullanılmasıdır. Bu, anarşist nüvenin güdük kalışının sebeplerinden biridir.

Ancak, her şeye rağmen, – anarşizm açısından – durumumuz çok da vahim değil. Her ne kadar anarşizmin mazisi bizde çok yeni olsa da, diğer ideolojiler de ülkeye onun kadar geç girmiştir. Yani gecikmiş, ancak diğerleri hesaba katıldığında çok da gecikmemiş bir ideolojidir. Ayrıca, 80 sonrası dönemde yükselişte olan ve taraftar toplayan bir ideoloji olma özelliği taşımaktadır. Tabiî bunda, normalde olanın aksine, soldan kopuş da etkili olmaktadır. Hele bir de Osmanlıda dahi onun vücut bulabildiğini düşünürsek, ümitlenmemiz için daha çok nedenimiz var demektir. Çünkü Osmanlı tipik bir imparatorluktu ve anarşizmin sıçrama tahtası olan “ulus devlet” deneyimini yaşamamıştı.

Anarşistlerin genel olarak otoriteye, özel olarak devlete ilişkin yargıları onun bir an önce ortadan kalkması ve onsuz bir düzen kurulmasıdır. Bu nedenle anarşistler halihazırdaki sistemi temelden reddederler ve bu sistem içinde herhangi bir örgütlenmeye gitmezler. Onlarınki hem illegal hem de örgütten ziyade birlikteliktir.

YAŞAM ÖYKÜSÜ

1881 ya da 1884 yılında İzmir’de doğmuş, önce İzmir İdadîsi’ni bitirip, İstanbul’a gelerek Mülkiye’den mezun olmuş. İyi derecede Fransızca, Arapça ve Farsça bildiği söylenir. İstanbul macerasının ilk yıllarında “Eşek” ismindeki güldürü mecmuasını yayınlamış ve bir süre “İştirak” gazetesinde yöneticilik yapmış. Daha sonra “Teceddüd-i İlmî ve Edebî Kütüphanesi” adında kendi yayınevini kurmuş, yayıncılık yapmış. AhmetNebil ve Memduh Süleyman ile birlikte Alfred Fouille’den birebir çeviri, iki cilt “Tarih-i Felsefe” isimli kitabı ve Nietzsche’nin hayatını ve düşüncelerini yorumlayan “Nietzsche Felsefesi” isimli kitabı basmış.
Toplam on sayısı yayımlanan bir felsefe dergisi (1909/1912) çıkarmış. Bu dergide, Ernest Haeckel’in “Kainat’ın Muammaları” adlı eserini çevirip basmış, Kant ve fikirleri hakkında pek çok makale yazmış, “Felsefe Sözlüğü” tefrika etmiş. Ünlü Fransız yazar Odette Lacquerre’in feminizm üzerine yazdığı bir kitabı çevirdiğini duyan dönemin Ayan Meclisi üyesi Beşeriya Efendi, uzun bir mektup yazarak kendisine sitem etmiş, “beyhude çaba” sarf’ettiğini belirtmiş. Fakat Baha Tevfik kitabı ne çevirmekten vazgeçmiş, ne de basmaktan. Üstelik mektubu da kitabın girişine önsöz olarak ekleyerek yayınlamış.
Balkan savaşı sonrası “zekâ” adını verdiği dergiyi yayınlamaya başlamış. E. Haeckel’in “Monisme” isimli konferansını yine Ahmet Nebil’le birlikte çevirip, derleyip toplayıp, yorumlayıp “Vahdet-i Vücud” adıyla yayınlayınca sert tartışmalar çıkmış. Özetle; felsefe sentezlerken empati kurulması gereğini, önce fikir sahibini ve beyan dönemini algılamanın, anlamanın gereğini savunmuştur. 1910 yılında İstanbul’da kurulan “Osmanlı Sosyalist Fırkası”nın resmi üyesi olduğu iddia edildiyse de bu iddia kanıtlanamamıştır. Müzmin bekâr olarak (1914/1916) vefat etmiştir.

Çağdaşları Beşir Fuad ve Abdullah Cevdet ile birlikte Osmanlı materyalizminin ve Cumhuriyet’in kurucu ideolojisinin temellerini atan Baha Tevfik hakkında M. Şükrü Hanioğlu’nun uzun ve ayrıntılı bir incelemesi Elizabeth Özdalga’nın Late Ottoman Society adlı kitabında bulunabilir. Hanioğlu’na göre Baha Tevfik, vülgar materyalizmi okuma ve aktarmada Abdullah Cevdet’ten daha cesur ve samimidir. Hanioğlu ayrıca, Baha Tevfik’in asla sosyalizme inanmadığını, anarşizme de sempati değil sadece merak beslediğini, liberal bireyci harekete destek verdiğini, toplumun politik reformla değil bilim yoluyla değişeceğine inandığını, milliyetçiliğe ve özelde de Türk milliyetçiliğine karşı sert bir karşı duruş içinde olduğunu söylemiştir. Hanioğlu’nun makalesinde bana en ilginç gelen satırlar ise, Baha Tevfik’in, Abdullah Cevdet gibi materyalizmi benimsetmek için İslami referanslara katiyen yer vermemesine rağmen, hakiki İslam’ın feminist olduğunu düşünmesidir.

Bir sonraki bölüm : FELSEFE-İ FERD BAŞLIKLI MAKALENİN TAHLİLİ

1 comment

  1. […] Şimdi”Nin Liberali, “Gelecek”İn Anarşist’i Baha Tevfik […]

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*