Anafor

anaforYeni bir gün başlarken içimden neleri alıp götürdü bilmem. Gidenleri var , gidenin yerini dolduran yenileri…
Bardaktaki suyun boşalan kısmının havayla dolması gibi belki de, İkisine de alışmak gerek. Sıcak bir yaz günü, beni buraya  bu hastaneye getiren , burada bekleten ve ufaktan korku salan şey ne olsa? Dün geceden bu yana gitmek istiyorum. Uçsuz bucaksız yeşillerin olduğu, göğü aralayıp gelmişcesine yemyeşil bir orman kuytusu…
 
Sonra su serin, buz gibi hatta, hatta bunlar deniz kıyısında olsun.Ben saatlerce oturup kafamı dinleyeyim. Kimse olmasın yanımda yanı başımda. Kimsenin sesini duymak istemiyorum. Kimsenin yanıbaşımda olduğunu beni yönlendireceğini umursamadan, hatta yanlızlığın tadını çıkara çıkara belki hayatımda gerçekten ama gerçekten dost  diyeceğim birinin olması özlemiyle yaşamalıyım son birkaç günümü…
 
Dünyaya veda eder bir seslenişle yürüyorum..Yürüdüğüm toprağa ne denli değerli olduğunu, aldığım her nefesin vazgeçilmezliğini…
Her üzüntümün aslında boş bir kuruntudan ibaret olup gerçekte hiçde değmeyeceğini düşünüyorum. Önce yıllardır kafama taktığım herşey bir torbada biriktirilmiş de ben düşünmekte biraz ileri gidince al işte bunlar diyerek başımdan aşağı boca ediliyor, ben gerçekte sizi hiç sevmedimki dediğimde ise silinip gidiyor. Hayatı anlamlandırma çabasıdnaki onca insana inat ben sadece yolumda yürüyorum.
 
Biri çıkmış karşıma ben senin efendinim. Beni seveceksin, ben ne dersem o olur diyor, demekle ya da bilinmez bir zamanda söyleyivererek beni hırpalaya hırpalaya . Ben prestijliyim, akıllıyım hatta çok zekiyim diyor. Geçmişim güzel, geleceğim parlak, cebim kabarık önüm aydınlık diyor. Ve sen , sen ey ne idüğü belirsiz cüce, bu deve hizmet edeceksin, seni seçtim diyor. Bu ömrün talihlisi – yada tam aksine talihsizi- sensin diyor.Seçme hakkımı ona devrettim. Öğrenince gülümseyerek büyüyyor gözleri, açılan gözlerin içindeki o enginliğe bakakalıyorum duraklıyorum , ona değil yaşantısına hayran oluyorken paaattt düşüyorum. Üstüm başım yeşil, peki ya gözlerim, her zamankinden daha koyu kara, belki kapkara. Sonu yok bu gidişin.. Bir çıkışı olmalı, kim attı beni buraya, neden burdayım, ne işim var ki benim…
Beni zorla mı çekti ?  Hayatım burada , bu koskoca dünyanın içinde mi son bulacak? Hayır, ben yaşamak istiyordum.. Bu yeşiliiği bu devi değil hem de . Kendimi yaşamalıydım, kendime doymalıydım , sonra bir dost bulmalıydım kendime, öylesine dost öylesine benden.Sonra bir çocuk oyunum olmalıydı, misketlerimi sakladığım kuytulardan çıkarmalıydım, toz küf kokularını temizlemeli, gülen yüzümle, durmak bilmez heyecanımla ortaya dökmeli hadi arkadaşım oynayalım demeliydim. Hem de bir sana bir bana yapmadan, oyunu kurallarına göre oynamak yasak, kuralları yıkıyorum demeliydim. Elimdeki ekmeği gözümü kırpmaksızın bölmeli ve hadi birlikte yiyelim demeliydim. Gecenin bir vaktikorkularla , kan ter içinde uyanıp hadi kalk çıkıyoruz dışarı demeli sabahlara kadar dünyayı solumalıydım, ayaklarımda hal kalmayıp bir ezan sesiyle dönmeliydim dünyaya.
 
Belki bir ezan sesiyle son kez veda edilir dünyaya. esselatü vesselamu aleyke diyyen bir sela başlar. Arkamda gözyaşı dökecek kimsem var mı ki…ya da ben ölsem haberdar olacak biri…

Not: Bu yazı Ayşe Bozdağ isimli okuyucumuz tarafından gönderilmiştir.Umarız yeni yazılarını da bizimle paylaşır.

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*