Demokrasi kimin isteklerini karşılıyor ?

Kısa tanımı ile halkın çoğunluğunun isteklerinin hükümet ve benzeri görevliler tarafından gerçekleştirilmesi anlamına gelse dahi bu tanım son derece tartışılır bir duruma gelmiştir.

Demokrasi ,   halkın çoğunluğunun isteklerini karşılamak olurken günümüzde demokrasi kavramını en çok azınlık diye hitap edilen kesim tarafından dile getiriliyor.Ülkemiz birçok açıdan garip olayların yaşandığı gibi demokrasi açısından da garip olaylar yaşanarak bu genellemeyi yanlış çıkarmamacasına yarışıyor.

Bu açıdan bakıldığında azınlık nitelendirmesine karşıt kalan bireylerin Liberal Demokrasiyi savunması gerekirken bu grupların genelde Marksist, Leninist politikaları savunması ne men em bir paradoks içerisinde kaldıklarının farkına varmalarını hala anlayabilmiş değilken şahsen bu kişilerin eşit oldukları varsayımından onlar istiyor ve yapıyor biz de istiyoruz bizim de yapmamız gerekir gibi bir düşünüş içerisine girdiklerinden başka bir fikir yürütemiyorum.

ALLAH ( c.c ) katında dahi insanların eşit olmadığı var sayılırsa.  Bu insanların nasıl bir eşitlik mekanizmasını işletmek içerisinde olduklarının anlayamadığım noktada bu kişilerin zaten genelde ALLAH’A inanıp inanmama noktasında kendilerini çok sorgulamayıp direk Yok öyle bir şey diye bir serzenişle kendilerini kandırmaları markizimin içeriğinden gelse olsa gerek.

 

Ülkemiz açısından 27 Mayıs , 12 Mart , 12 Eylül ve son olarak post modern bir darbe olan 28 Şubat ile kesintiye uğrayan demokrasi uygulamacıklarımız yüzünden her türlü düşünceye saygısızca davranma , kendimizden öz benliğimizden ,halkın isteklerini görmemezlikten gelme açısından , kendine düşmancıklar oluşturup sonra bunlar bana saldıracak nameleri ile bunu öcü diye tanıtılıp tamamen ortada olmayan senaryolarla haksız kişilerin idamları ile son bulan demokrasi uygulamalarımızda esas olan kendimizden korkmamız olmuşken şimdilerde ise tarihi tekerrür etmekten başka bir çare içerisinde bulunmayanlar tarafından yönetilmek cidden zor bir iş.

 

Darbeler sonucu ülkenin yönetici kademelerinde bulunan insanların kendi siyasi görüşleri ise laiklik kisvesi altında seküler devlet politikasını uygularken kendi halkının son derece demokratik olan haklarını ki demokrasi çoğunluğun istekleri idi, hiçe sayarcasına uygulamalı içerisine gitmişlerdir.Yeri geldiğinde bunun için kanun çıkarmaktan eksik kalmayan bu güruh kanun çıkaramadığı zaman ise kanunları yorumlama haklarını kullanıp hep kendi görüşlerine göre yorumlayıp halkın isteklerini göz ardı ediyorlar.İşte bu noktadan baktığımızda demokrasinin hangi halkın isteklerini karşıladığı sorusu çıkmaza giriyor.Azınlıkların haklarını savunur gibi yaparken onları düşman gören  ilk fırsatta kendilerini baltalayacaklar olarak görürken çoğunluk dediğimiz kimi zaman koyundan farkı olmayan kesiminde isteklerini dillendirme noktasında yetersiz kalıp isteklerini kendi seçtiği yönetime yaptırtamamışlar ve bu kişileri senelerce başımızda tutup kendi kendini cezalandıralı ve bundan zevk alan mazoşist bir toplum içerisinde yetişen bireyler haline gelmiş olmaktayız.

 

Konuya bir de ülkemiz sınırları dışarısında bakarsak en yakın örnek sınır komşumuz olan Irak,’ta görülmektedir.Irak’ta Saddam Hüseyin tarafından yapılan mezalimleri kimse hor göremez muhakkak , kendi halkını kobay yerine koyup halepçede yaptığı katliamı unutmak asla mümkün değildir.Fakat haksız bir yönetimin yerine getirilecek olan gücün toplumun kendi dinamiklerinden değil de başka bir ülkenin yaptırımı ile getiriliyorsa ve bu yaptırıma Irak halkının iyiliği için yaptığını savunup bu durumu legalleştirme , meşrulaştırma adına dünya ülkelerini bir araya getirip aynı zamanda da dünyanın süper gücü olmanın verdiği avantajları da savunup ya bizimlesinizdir ya da onlardan diye tehditkâr bir nida ile yaptıkları rezillikleri anlamlı kılmaya çalışan ülkenin yaptıklarını elbette ki anlamlandıramayacaktır.

 

Halka rağmen halk için .Bu genelde ülkemizde görülmesine karşın malum ülke tarafından kullanılıp Irak halı için ıraklıları öldüren bir savaş içerisinde olan bir tutum içinde olan şahin ülkenin bu ülkedeki amaçları muhakkak dünya politikasındaki söz sahibi yetini daha da arttırarak kendisine kukla ülkelerin sayısını arttırmaktan başka bir şey olmadığını söylerken buna karşı çıkan çok az sayıda ülkenin olması ise son derece şaşırtıcı.

Sorunsuz bir insan sistemi olmadığından dolayı demokraside sorunsuz değildir. Yukarıda bir tanesini bahsetmiş olduğum demokrasinin diğer belirgin sorunları ise şunlardır.

Demokrasinin en büyük sorununun ise kendisini yok etme amacında olan görüşler karşısında ne yapacak durumunda olamayacağı konusudur.bir ülkeye monarşi getirmek isteyen halk olursa bu kişilerin sayısı da kelle başına hesaplamada yarıdan bir fazla ise sonuç itibari ile bu şahısların istekleri olacak tabi ülkenin türküye olmaması gerekiyor çünkü bizde bir kelle bir oy yerine seçmediğini son hükümet seçimlerinde gördük.Bu durumda halk demokratik haklarını kullanıp krallığa mı geçecek yoksa diğer kalan büyük azınlığın haklarına da saygı gösterip demokratik bir yönetimde mi kalacaklar.Kendisini yok etme düşüncelerine karşı kendi savunma mekanizmasını nasıl işleteceği sorusu akıllarımıza takılırken burada demokrasi bunu hür irade kavramı ile çözüp bireylerin en doğruyu isteyeceklerini bildiğinden dolayı kendisini yok etmeyecekleri görüşü ile savunup her türlü düşünüşe saygı göstermiş ve kendisini böyle korumuştur.

Diğer bir sorun ise kimilerine göre olması gereken  diğer görüşe göre ise olmaması gereken eşit oy hakkı sorunsalıdır.Ülke yönetimini emanet ettiğimiz hükümetleri seçme ve belediye seçimleri gibi seçimlerde her nüfus cüzdanına sahip kişinin oyunu kullanması ve bunu kullanırken tek bir değerli oya sahip olmasıdır.Bir görüş köyde büyüyüp ilköğretimi bile tamamlamamış atacağı oyu çoğu zaman yanlış kullanan diğer zaman ise okul önünde şu şekilde olan hayvan ya da şöyle bir renkli böyle şekilli kutucuğa basa can bu mührü denilen kişinin oyu ile bir üniversite mezunu hatta işi ileriye götürüp profesörlerin oylarının bir olamayacağını kabullenen cenahtır ki bu konuda kendi seçimlerini okumamış cahil insanlara bırakmak istemeyen bu kişilere karşı oy kullanmada eğitim derecesinin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan  iş adamları yer alır .zira bu iş adamları ülkenin gelir kalemlerinden en büyüğü olan vergileri veren kesim olduklarından dolayı ülkeyi yöneten kadroları seçerken kendi istediklerini başa getirmek adına kendi oylarının daha değerli sayılmasını arzu ederler.İş bu şekle girmişken herkes kendi içerisinde olduğu grubun daha ç.ok oy hakkı olmasını savunurken herkesin kendince haklı oldukları noktalarda ortak paydada uzlaşıp herkesin dâhil olduğu grup olan insan grubu içerisinde birleştirip her kelleye bir oy hakkı düşmesi ise demokrasinin gelecekte en çok karşılaşacağı sorun olarak görmekteyim.

Velhasıl kimi zaman kendiliğinden kimi zaman başkaları tarafından empoze edilen bu eksik demokrasi kavramının tam layığı olan liberal demokrasiye geçtiği ,herkesin birer birey olduğunu hatırlatarak özgürlüğün tam manasıyla yaşandığı günlerde yaşamak üzere.

Halkın çoğunluğunun bir toplumda diğer kişilerin isteklerini göz ardı ederek tamamen kendi isteklerini hükümet ve benzeri organlara yaptırım gücüne sahip olamazken son derece küçük fakat etkili yerlerde yer alan azınlık tarafından yönetilen ülkemizde azınlık olarak yaşayan esasında toplumda her kademe de mevki makam  şan ve şöhrete kavuşmuş kişilerin isteklerini dile getirirken esasında bu istedikleri demokrasi yoluyla toplumun kendilerini yok etmeye hakkı olduğunun farkın damıdırlar bilemem fakat meydanlara çıkıp saçma veyahut sapan ya da herhangi bir azınlık haklarından faydalanmak isterken bunu dile getirmeleri ne kadar saçma olduğunu örneklemek gerekirse bunu her gün televizyon gazete ve dergilerde görebilir kendinize en uygun örneği seçebilirsiniz. Fakat bu grupların istekleri asla hor ve hakir görmemeli son derece önemli bireysel hakları olurken başlı başına eksik olan bir kavram üzerinde yoğunlaştırmaları beni son derece şaşırtmaktadırlar. İyinin kötüsü olan demokrasi sayesinde bu tur isteklerinin esasında herhangi bir hükmünün olmadıklarının arkına varmaları bu tur isteklerinin sadece ve sadece Liberal Demokrasilerde mana kazanacaklarının arkına varmaları gerekir. 

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

3 comments

  1. amarat diyor ki:

    herkes birilerini vatan hainligi ile suçluyor bu ülkede kimse o zamanın şartlarını düşünmüyor bende buradan özelleştirmeye karşı çıkanları bununla suçluyorum.Devletini milletini çok sevdigini soyleyeceksin sonra 37 milyar doalr eden bir kurumun tamamen ülkede lobi yaparak geciktirip daha sonrada 6 milyar dolarlara düştügünde ya bu kadar edermi kasasında bile daha çok para var diyeceksin.Bu kişilere acilen finans dersleri verilmeli.x lira paranın kaç sene gecikmeli geldiginde enflasyon oranları ve faiz notasyonlarının da içinde oldugu durumda neler yapılabilecegini anlatmak gerektigini anlatmaktan ziyade bırakıp kendilerinin yapılmasını saglamalıyız.evet evet bunu sosyal devlet ilkesi içinde her vatandaşın egiitm hakkı adı altında yapmalıyız.(musadenizle banyoya gidip kusacam ıykkkkkkkkk sosyalmış ..

  2. Jelezorukov diyor ki:

    Sanırım mesele, hakkında laf-ı güzaf etmekten öteye gidilmeyen etnik/kültürel/dini farklılıkları birliktelik ruhu yaratmak üzere işleyip akabinde bireyci vatandaşlık bilincinin gelişmesi yerine, 20. yy’dan tevarüs eden kollektivist, layt-sosyalist eğilimlerin hala revaçta olması. Derler ki, Avrupa’da işsizlere maaş veriliyormuş. Mantık şu: a) Avrupa zengin ve gelişmiş; b) Avrupa’da işsizlere, çocuklulara maaş bağlanır; c) Muasır medeniyetler seviyesine yükselmek için devleti sınırsız sorumlu sağmal inek olarak görmeliyiz. Ne de güzel ıstanbul. 1983’te başlayan özelleştirme hareketleri yarı-aydın/gizli Maocular tarafından iki de bir de sabote edilip durmasaydı, bizden bir 10 yıl sonra serbest piyasa ekonomisine geçen (ki biz 83’ten önce de yarı-kapitalist bir ülke olarak Doğu Bloku ülkelerinden iyiydik) Romanya, Macaristan gibi ülkeler gibi ekonomimiz düze çıkardı. PP[b]T[/b]halkındır satılamaz diyorlardı. Satmayıp da turşusunu mu kuracaktık. Bundan yaklaşık 10 yıl önce 37 milyar dolar ediyordu PTT’nin T’si. Kına yaksınlar şimdi. Solcu aydınlarımız hala devlet denen şeyin küçüldükte işlevselliğinin arttığını anlamıyorlar

  3. cosmo diyor ki:

    sabah olup uyaninca, keske hersey boole olsa.

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*