Entelektüel sermaye

Entelektüel sermaye kavramını tanımlamadan önce “entelektüel” ve “sermaye” kavramlarının tanımlarını ayrı ayrı ortaya koymak konunun incelenmesi açısından yararlı olacaktır. Entelektüel kelimesi, kaynağı batı dillerine dayanan ve bilim, sanat ve kültür alanlarında yüksek derecede eğitim görmüş kimse, ya da aydın kesimine ifade etmede kullanılan bir kavramdır.

Sermaye kelimesi ise, bakış açısına göre farklılık arz etmektedir. Örneğin muhasebe açısından “işletmenin sahip olduğu her türlü iktisadi kıymetlerin kaynağı”, iktisat bilimi açısından “mal ya da hizmet üretiminde kullanılan üretilmiş üretim araçları”, işletme bilimi açısından, “işletmenin araçlarına ve üretim çabalarına uygun olarak sahip olduğu tüm maddi ve maddi olmayan varlıkların toplamı” gündelik yaşamda ise, “geçmiş tasarrufların sonucu biriken para stoku” nu ifade etmede kullanılmaktadır.

Hızlı bir şekilde değişime ve gelişime tanıklık eden 20. yüzyılın işletmeciliği kaçınılmaz olarak bu iki kavramı bir araya getirmiştir. Bu değişim toplumsal yapı ve aynı zamanda ekonomik yapı ile paralel seyir izlemiştir. Sanayi toplumunun ve ekonomisinin genel özelliği olan somut (maddi ) varlıklara (bina, makine, teçhizat, vb.) yönelik verilen önem, bilgi toplumuna ve bu bağlamda bilgi ekonomisine geçişle yerini ağırlıklı olarak bilgi, beceri ve iletişim gibi soyut varlıklara bırakmıştır.

Geçmişin entelektüel birikimi olan bilginin çağın işletmecilik anlayışında sahip olunan sermayenin önemli bir unsuru haline gelmesi, işletmelerde entelektüel olarak ifade edilen maddi olmayan varlıklara sahip olma, onları kullanma ve yönetme gibi hususları gündeme getirmiştir. İşletmelerin, gerek yerel gerekse küresel piyasalarda ayakta kalma, mevcut ve muhtemel rakiplerle rekabet etme gibi hususları doğrudan etkileyen unsurlar olmaları münasebetiyle, gerçekleşen bu değişim ve gelişmelere duyarsız kalmaları mümkün değildir.

Entelektüel sermaye konusunu kavram olarak ortaya çıkışı 1960’lı yıllara kadar gitmekle birlikte uygulama alanında ilk örneklerinin ortaya çıkışı 1990’lı yılların ikinci yarısına rastlamaktadır. Söz konusu gecikmenin, zamanın iş ortamının çalışan- işyeri- müşteri ilişkilerinin bugüne oranla daha katı kurallara bağlanmış olması ve bu katılığın yeni fikir ve buluşlara dayalı yeni iş alanlarının gelişmesini sınırlamasından kaynaklandığı ifade edilmektedir.

Entelektüel sermayeyi “ bir kuruluşun içinde bulunulan ve ilave avantaj yaratmada kullanılabilen bilgi, bir başka deyişle bir şirket içindeki insanlar tarafından bilinen ve şirkete bir rekabet üstünlüğü kazandıran şeylerin toplamı” şeklinde tanımlanırken , “ daha yüksek değerli bir varlık üretmek üzere formelleştirilmiş, elde edilmiş ve harekete geçirilmiş entelektüel malzeme “ olarak değerlendirilmiştir.

Konuyu işletme değeri veya muhasebe açısından inceleyenler ise entelektüel sermayeyi, “bir işletmenin defter değeri ile bu değere ödenilmeye hazır olunan değer arasındaki fark” şeklinde tanımlamaktadırlar. Bu tanım daha çok geleneksel muhasebede yer alan ve yabancı literatürde “good will” olarak ifade edilen şerefiye tanımını yansıtmaktır. Entelektüel sermayenin, oluşum, yönetimi ile işletme başarısındaki önemi ve bileşenleri açısından değerlendirilmesi durumunda geleneksel şerefiye tanımından daha geniş yapıya sahip olduğu görülmektedir.

Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alınarak entelektüel sermaye; mayasını bilgi, beceri, deneyim ve enformasyonun oluşturduğu, işletmenin mevcut ve gelecekteki başarısını doğrudan etkileyen ve rakip firmalarla kıyaslamada konumunu ortaya koyan sahip olduğu bilgi, bilgi sistemleri, patent, telif hakları ve lisans anlaşmaları gibi maddi olmayan (soyut) varlıkların bütünü şeklinde tanımlanabilir.

Entelektüel Sermayenin Unsurları

Genel olarak, entelektüel sermaye birbiri ile ilişkili olan üç farklı çeşit olarak sınıflandırılmıştır:

· İnsan Sermayesi,

· Yapısal Sermaye,

· Müşteri Sermayesi.

Beşeri Sermayeye

Literatürde beşeri varlıklar,  insan kaynakları,  kültürel sermaye,  çalışan değeri gibi farklı terimlerle de ifade edilebilmekte olan beşeri sermaye, bir işletmedeki bireylerin ve kolektif işgücünün sahip olduğu faktörlerin toplamıyla ilgili bir unsurdur. En basit ifadesiyle beşeri sermayeyi oluşturan değer, o örgütün çalışanlarıdır. Beşeri sermaye, işletmenin sorunlarını çözmek için sahip olduğu beşeri yeteneklerin bir bütünü; işletmede çalışanların bilgilerini problem çözme sürecine uygulayabilme yeteneğidir. Beşeri sermaye bilgi ve teknik yetenekleri, bunların yanı sıra zekâ, enerji, tavır, güvenilirlik, bağlılık, hayal gücü, yaratıcılık, bilgi paylaşma isteği, bir takıma adapte olma isteği ve işletmenin hedeflerini benimseme gibi kişisel özellikleri içermektedir. Yani beşeri sermaye aslında insan unsurunun ta kendisidir. Dolayısıyla işletmeler beşeri sermayeye sahip olamazlar, ancak kiralayabilirler. Bu nedenle çalışanlar işletmeden ayrıldıklarında beşeri sermayenin de önemli bir bölümü kaybedilmiş olmaktadır (Abeysekera and Guthrie, 2004).

Yapısal (Örgütsel) Sermaye

Yapısal sermaye, entelektüel sermayenin ikinci bir öğesi olup; işletme tarafından oluşturulan ve gerçekten işletmeye ait olan temel bir unsur; çalışanların iş görmeleri için temel teşkil eden destekleyici bir üst yapıdır. Yapısal sermaye işletmenin, sunduğu ürün ve hizmetlerin üretilip dağıtılmasını sağlayan stratejisi, yapı, sistem ve süreçlerinin bir bütünü olarak tanımlanabilmektedir. Yapısal sermaye, bilginin örgüt faaliyetlerinde uygulamaya geçirilmesini destekleyen örgütsel nitelikleri ve öğrenmeyi ve öğrenilenleri paylaşmaya özendiren kültürel yapıyı da bünyesinde barındırmaktadır (Abeysekera and Guthrie, 2004).

Müşteri sermayesi

Entelektüel sermayenin üçüncü bir unsuru ise müşteri sermayesi olarak adlandırılmaktadır. İşletme için değer yaratabilecek tüm dışsal faktörlerle ilgili olan müşteri sermayesi işletmenin dış çevreyle olan müşteri sadakati, firma ünü, işletmenin dağıtıcı ve toptancılarla olan ilişkileri gibi bağlantıları kapsamaktadır. Entelektüel sermayenin bu bileşeni aslında işletmenin, dağıtım kanalları, müşteri karakteristikleri, eğilimleri ve rekabetçi yapıya dair sahip olduğu bilginin toplamından oluşmaktadır. Müşteri tatmini, süreklilik, finansal güç ve fiyat duyarlılığı gibi faktörler, müşteri sermayesinin temel göstergeleri olarak addedilmektedir. (Abeysekera and Guthrie, 2004).

Entelektüel Sermayenin Ölçülmesi

Maddi olmayan varlıklar, maddi varlıklar gibi alınıp satılabilir, hatta bu varlıklar stoklanabilir. Bu tür işlemler Entelektüel mülkiyetlerle ilgili kanunların konusudur. Maddi olmayan varlıklar ise işletmelerin performanslarını büyük ölçüde etkileyen heterojen unsurlardır. Yenilik, organizasyonel, müşteri ve insan sermayesi olarak gruplandırılan bu varlıklar işletmelere rekabet avantajı yaratan önemli faktörlerdir. Wallman, geleneksel muhasebe teknikleri açısından değerlendirdiğinde maddi olmayan varlıkları üç grupta sınıflandırmaktadır. Bunlar:

¨ Geleneksel entelektüel varlıklar; patentler, markalar, yayın hakları, ticari sırlar vb.

¨ Geleneksel olmayan varlıklar; insan sermayesi vb.

¨ Varlık olmayanlar; itibar, çalışan, müşteri veya tedarikçi tatmin, imaj, duygular vb.

Bu sınıflandırmada yer alan unsurlar içinde yalnızca geleneksel Entelektüel varlıklar geleneksel muhasebe sistemleri içinde ölçmeye çalışılır, ancak çoğunlukla bu ölçümlerde gerçek değerlere yansıtmalara uzaktır.

Entelektüel sermayeyi oluşturan unsurların değerinin hesaplanmaması aşağıdaki problemleri ortaya çıkarmaktadır:

¨ Özellikle ileri teknoloji endüstrilerinde sermaye pazarlarında ortaya çıkan hatalar,

¨ Sermaye pazarlarında düşük değerleme ve kayıplar,

¨ Şirket enformasyon yetersizlikleri,

¨ Makro ekonomik raporlamada yanlışlıklar.

İşletmelerin sahip oldukları maddi varlıkların değerlerini tarihi maliyet, yenileme (ikame) maliyeti gibi maliyet ölçüleri ile – küçük varlıklarla olmakla birlikte- belirlemeleri mümkündür. Neticede elle tutulur, gözle görülür varlıklar oldukları için ve gerek ediniminde katlanılan bir maliyetin olması gerekse değerleme anında piyasada alım satımı yapılması halinde belirli bir fiyatının oluşması nedeniyle eskime paylarını da dikkate alarak işletmelerin söz konusu varlıklara değer biçilmeleri mümkündür.

Entelektüel sermayenin ölçülmesinde ise durum farklıdır. Bilindiği gibi Entelektüel sermayenin özünü bilgi ve bileşenleri teşkil etmektedir. Soyut varlıklar olması işletmeden işletmeye farklılıklar arz etmesi münasebetiyle bilgi ve bileşenlerini ölçmek maddi varlıklara nazaran daha zor karmaşık bir hal almaktadır. Buna rağmen işletmelerin sahip oldukları Entelektüel sermaye değerlerinin ölçülmesine yönelik mutlak doğruluk taşıdıklarına dair endişeler dile getirilmekle çeşitli yaklaşımlar ve teknikler sunulmaktadır. Bu yaklaşımlardan bir kısmı Entelektüel sermayenin bileşenlerine göre ölçülmesine, bir kısmı ise, Entelektüel sermayenin işletme düzeyinde ölçülmesine yöneliktir.

Entelektüel sermayenin bileşenlerine göre ölçülmesi yaklaşımında, Entelektüel sermayeyi oluşturan unsurlardan (insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi) her birinin alt bileşenleri ile birlikte teker teker finansal açıdan ölçülmesi ifade edilmektedir. İşletmelerde Entelektüel sermayenin ölçülmesi ile ilgili çeşitli yaklaşımlar işletmelerin sahip oldukları Entelektüel sermaye düzeyinin belirlenmesi yanında daha Entelektüel sermaye performansını belirlemeye ve belirlenen işletme Entelektüel sermaye performansı benzer firmalarla kıyaslamaya elverişlidir. Entelektüel sermayenin işletme düzeyinde ölçülmesi yaklaşımında ise, aşağıdaki yöntemler önerilmektedir;

¨ Piyasa değeri / Defter değeri oranı,

¨ Tobin’in Q oranı,

¨ Maddi olmayan varlıkların değerlerinin hesaplanması.

¨ Dengelenmiş skor kartı

¨ Skandia pusulası

¨ Entelektüel sermayenin ölçümündeki diğer yöntemler

Bu yöntemler işletme bütününe yöneliktir. Yöntemlerin özü, sahip olunan Entelektüel sermaye değerini, piyasa hisse senetleri aracılığıyla işletmeye biçilen değerin işletmenin denetlenmiş finansal tablolarındaki değeri ile kıyaslamak suretiyle belirlemektedir.

Aslında entelektüel sermayenin ölçümü ve muhasebeleştirilmesi çalışmaları temeli 19. yy,`ın önde gelen ekonomistlerinden Lawrence R. Dicksee, soyut değerlerle ilgili bir konferansına dayanmaktadır. Nitekim bu konferansın kayıtları The Accountant`a dahi geçmiştir. Ancak bu tarihten günümüze değin entelektüel sermayenin muhasebeleştirilmesi ile ilgili sorun giderilebilmiş değildir. Nitekim entelektüel sermayenin senelik faaliyet raporlarına ilk girişi ancak 20. yy`ın sonlarına doğru 1994 yılında gerçekleşmiştir. Dolayısıyla mevcut muhasebe sistemlerinin ekonomideki gittikçe artan önemlerine rağmen soyut kaynakları ve faaliyetleri yeterince dikkate aldığını söylemek bir hata olacaktır

Finansal tablolar, bir kurumun varlık ve kaynak yapısı, faaliyet sonuçları, dönem karının oluşumu ve kullanımı gibi konularda bilgiler ihtiva edecek şekilde muhasebe ilkelerine uygulanarak düzenlenen tablolardır. Finansal tabloların düzenlenme amacı, söz konusu finansal durum, faaliyet sonucu ve diğer hususların işletme ile ilgili çıkar gruplarının istifadesine sunulması ve ilgililerin işletme hakkına kanat sahibi olmalarının sağlanmasıdır. Bilindiği gibi, temel finansal tablolar bilanço ve gelir tablosundan meydana gelmektedir. İşletme değerinin bir bütün olarak görülebilmesi için Entelektüel değerlerin bilançolara aktarılması gerekir.

İşletme ile ilgili karar alacak çıkar gruplarında doğru bir kanaatin hâsılı ve alınacak kararların yerinde şüphesiz finansal tabloların doğru bilgiler ihtiva edecek şekilde düzenlenmesine bağlıdır. Bugünkü biçimini 1868 yılında alan bilançonun bilişim çağında işletmenin gerçek durumunu ortaya koyduğuna şüphe ile bakılmakta ve eleştirel sesler yükseltilmektedir. Bilişim çağında işletmelerde sabit varlıklardan daha çok bilginin değer ifade etmesi, doğal olarak maddi varlıklara dayalı oluşturulan bilançoların, bilginin değerini ortaya koymada yetersiz kaldığı görüşünü ortaya çıkarmaktadır.

Çıkar gruplarının söz konusu bilgi ihtiyacının doğru bir şekilde karşılanabilmesi için, işletmenin bir bütün olarak değerlendirilerek gerek maddi varlıkların, gerekse maddi olmayan (entelektüel) varlıkların bilançolarda gerçek değerleri ile sunulması gerekir. Bunun için işletmenin sahip olduğu Entelektüel varlıkların değerlerinin ölçülerek ( gerek Entelektüel sermaye unsurları bazında gerekse işletmenin bir bütün olarak değerlendirilmesi bazında ) bilançolarda sunulması, hem işletme gerçek değerinin tespiti hem de işletme hakkında karar alıcıların kararlarının doğruluğu açısından kaçınılmazdır.

Var olan muhasebe sistemi ile işletmelerin sahip oldukları maddi olmayan varlıkların bir kısmı ölçülüp aktifleştirilmekte, bir kısmı direkt olarak kaydedilmekte bir kısmı ise ölçülememekte ve finansal tablolara yansıtılamamaktadır.

Entelektüel sermaye yaratan ve bunu geliştiren işletmeler incelendiği zaman yönetim yapısında önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Bunların incelenmesi Entelektüel sermayenin etkin yönetilmesine olanak sağlayan önemli bilgilerin toplanmasını da sağlayacaktır. Entelektüel sermaye konusunda başarılı işletmeler incelendiğinde bu işletmelerin organizasyon yapıları, çalışanların, müşterilerin ve tedarikçilerin işletmeye katkıları, yöneticilerin liderlik özellikleri gibi konularda farklılıklar göze çarpmaktadır. Stewart, insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesinin özellikleri göz önünde tutulduğunda Entelektüel sermayenin yönetimine ilişkin on temel ilke geliştirebileceğini ifade etmiştir. Bu ilkeller aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

¨ İşletmeler insan ve müşteri sermayesinin sahibi değildir. Bu varlıkların mülkiyetini insan sermayesinde çalışanlarla, müşteri sermayesinde müşterileri ve tedarikçileri ile paylaşır. Bu varlıkları yönetebilmek ve kar edebilmek için müşterek mülkiyetin kabul edilmesi gerekir.

¨ Bir işletmenin kullanabileceği insan sermayesini yaratabilmesi için ekip çalışmasını ve öğrenmenin sosyal biçimlerini destekleyip geliştirmesi gerekir. İşletmeler disiplinler arası ekipler sayesinde yetenekleri yakalayıp, formülize eder ve sermayeye katabilirler. Çünkü bilginin paylaşılması bireye daha az bağlı bir nitelik kazanmasını sağlar.

¨ Tüm zeki ve yetenekli personeller varlık niteliği taşımaz. Kurumsal zenginlik yaratan personel, başka hiç kimse tarafından daha iyi yapılamama anlamında tescilli ve yapılan işin müşteriler tarafından ödenen değeri ortaya çıkarma anlamında stratejik becerilere sahip kişilerdir. Bu özelliklere sahip insanlara yatırım yapılmalıdır.

¨ Yapısal sermaye işletmelerin doğrudan sahip olduğu bir yetenektir ve kolayca kontrol edilebilir. Ancak, pek çok müşteri buna çok az değer verir. Bu nedenle, müşterilerin işletmenin elemanları ile kolay işbirliği yapmasını sağlayacak şekilde yönetilmesi gerekir.

¨ Yapısal sermaye müşterilerin değer verdiği çalışmaları destekleyen bilgi stoklarını yığmak ve bu enformasyonun işletme içindeki akışını hızlandırmak amaçlarına hizmet eder. Bu nedenle, ihtiyaç duyulan şeyler kullanıma hazır, ihtiyaç duyulabilecek, şeyler ise, kolay ulaşılır bir durumda olmalıdır.

¨ Enformasyon ve bilgi pahalı olan fiziksel ve finansal varlıkların yerini tutmalıdır.

¨ Bilgi müşteriye göre özelleştirilmelidir. Bu nedenle, seri üretim çözümleri yüksek karlar getirmez.

¨ Her işletme hangi enformasyonun en büyük önemi taşıdığını görmek için içinde yer aldığı sektörün değer zincirini hammaddeden son kullanıcıya kadar yeniden analiz etmelidir.

¨ Yöneticiler dikkatini mal akışı yerine enformasyon akışı üzerinde toplamalıdır. Çünkü günümüzde enformasyon işin kendisini oluşturmaktadır.

¨ İnsanlara, müşterilere ve sistemlere ayrı ayrı yatırım yapmak anlamlı değildir. Çünkü insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri sermayesi birlikte çalışır. Bu üç sermaye çeşidi birbirini olumlu etkileyebileceği gibi birbirini olumsuz da etkileyebilirler. Bu nedenle etkileşimin yönü ve büyüklüğü iyi tanımlanmalıdır.

Entelektüel sermaye günümüz bilgi yoğun işletmeler için son derece önemli bir değerdir ve bunun geliştirilmesi işletme içi rekabet avantajı yaratacak şekilde yönetilmesi hem işletmelerin hem de faaliyet gösterilen piyasaların zenginleşmesini sağlayacaktır.

Not: Bu yazının bir çok bölümü İstanbul ticaret üniversitesi Öğretim görevlisi olan Ymm, Prof. Dr. Çiğdem SOLAŞ’ın mödav dergisinde yayınlanan makalesinden alınmıştır. Ayrıca Çiğdem SOLAŞ yüksek lisans dersinde benim hocamdır.

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*