Kurumsal yönetim ve risk

kurumsal yönetim ve risk          Dün akşam Mustafa A. Aysan hocamızın Kurumsal yönetim ve risk dersinde Swissair vakasını inceledik. Özetle Swissair yöneticilerinin 1992 yılında İsviçre vatandaşlarının Avrupa ekonomik Topluluğu’na üye olup olmama referandumunun sonucunda Swissair için oluşan yeni tehditlerin ve bu tehditler karşısında firmanın nasıl hatalı davranışlarda bulunduğunu ve o zamanlar 7 milyon insanın yaşadığı İsviçre’de birçok kişinin çalıştığı bir kurumu batsın demenin olamayacağından dolayı devlet yardımları ile yola devam ettiğini, bu yardımlardan dolayı hiç hayatında Swissair firmasında uçmayan ya da hiç bir şekilde uçak kullanmayan İsviçre vatandaşlarının ceplerinden nasıl 380 Euro’nun alındığını konuştuk.

              Swissair’de ki esas sorun kendisi dışında gelişen olaylar, referandum, karşısında hiç bir risk yönetiminin bulunmamasıdır. Şayet ilgili firmanın bir risk yönetim mekanizması olsaydı bu firmaya yön gösterecek ve firma neler yapması gerektiğini adeta şirket kullanım kılavuzu gibi buradan bakıp yapılması gerekenleri hayata geçirecekti. Herhangi bir şekilde risk yönetimi yapamayan Swissair yönetimi referandum sonucunda hemen toplanıp çeşitli uygulamaları yapması gerekirken bunları yapmakta gecikmiş ve krizden kurtulmak adına hatalı satın almalar yapmıştır. Ayrıca esas faaliyet konusu dışında yer alan katering ve yer hizmetleri işine girmiş ve şirket çeşitli nedenlerle * batmıştır.
 
Benim bu konuda esas takıldığım nokta ise şurasıydı. Şirketin hatalı yönetilmesinden dolayı firma diğer bütün firmalar gibi batması gerekirken firmaya İsviçre’nin UBS ve Credit Suisse gibi bankalarından ve devlet tarafından çeşitli krediler verilmiştir. Bankaların verdiği kendi kredilerdir bizim için hiç bir sorun teşkil etmez zira Swissair firmasına zamanında "uçan banka" denmesinin nedeni bu bankalardan yüksek miktarda kredi kullanmasıdır. Daha sonra devletin vermiş olduğu krediler işin içine giriyor ve yönetimin duyarsız davranmasından ve kurumsal yönetimde yapılan hatalar, risk yönetiminin yapılamaması gibi nedenlerden dolayı Swissair batıyor.
 
Normal şartlarda bizim köşedeki bakkal ya da babanızın sahibi olduğu 1.000 kişi çalışanı olan firma batsa köşedeki bakkalı ya da sizin babanızı devletin kurtarmasını düşünebilir misiniz? Devletin size direkt olarak sermaye yardımı yapması olasılığını düşünebiliyor musunuz? Hele bunu yaparken şirketin yönetimine hiç bir şekilde karışmayıp siz bildiğiniz gibi devam edin deniliyor. Yani şirketi bu hale getirmiş kişilere başarısızlıkları karşısında cezalandırmak adına bu kişilere ödül verilmektedir. Tüm bu konuları konuşurken bir arkadaşımız Swissair’de birçok kişinin çalışıyor olmasından dolayı devletin zarara uğrayacağını, bu çalışan kişilerin oluşturacağı işsizlik ve verilecek olan işsizlik paralarını söyledi. Arkadaşın savunduğu en önemli argüman ise devletin zarar etmemesi gerektiğidir. Yani Swissair o ülkede olursa çok daha fazla fayda sağlayacaktır ve sağlamıştır. Şayet bu şirket batarsa devlet zarar görecektir. Bu yüzden devletin bu firmayı koruması gerekmektedir.
 
Bütün bunları söylerken benim aklıma şu geldi. Devlet Swissair’i kurtarsın tamam. Diyelim ki Swissair firması İsviçre’ye her gün 100 milyon dolar para kazandırsın. Bir başka firma var o firmada İsviçre hükümetine günde 1 milyon dolar kazandırsın. Her iki firmada batma durumunda olduğunda devlet hangi şirketi kurtarsın diye sorduğumda hangi firmanın daha çok zarar ettirmeyeceğini söyledi. Ayrıca olaya devletin zarar etmesinden ziyade genelde çalışan kişilerden dolayı batırılamadığını biliyoruz. Zira o firmalarda çalışan birçok insan işsiz kalacak. Fakat bakkal efendi batarsa bakkal efendinin çırağının işsiz kalması önemli değil. Ya da önemli olan bir sektörde birden fazla kişinin aynı zamanda işsiz kalması önemli olarak karşımıza çıkıyor.
 
Swissair’in yanında sadece 1 kişinin çalıştığı ve İsviçre hükümetine günde 100 milyon dolar kazandıran bir firma olsa ve bu da Swissair gibi batma durumunda olsa acaba İsviçre hükümetinin de bu firmayı kurtarması mı gerekir yoksa orada çalışan 1 kişi var diye es mi geçmeli? İşte bu tarz soruların cevapları yok? Devletin en çok zarar göreceği çalışan sayısı mıdır? Yoksa elde edemediği gelir miktarı mıdır? Buna verilecek birçok cevap var. Esasında yazıyı yazmaya başladığımda firmaların nasıl kurumsal yönetim planları yapıyorsa insanların da bu şekilde kişisel planlarının olması gerektiği ve bu konuda bir örnek vermekti. Artık bunu
Pazartesi günü ( 30 Mart 2009 ) yayınlanacak olan yazıda yazalım.
 
*
Swissair’in batmasındaki sebepler şunlardır.
 
* Yönetimin düşüncesindeki yanlışlık,
* Kurumsal yönetim eksikliği,
* Risk yönetimi yapamaması,
* Referandumun sonuçlarını tam olarak okunamaması,
* 11 Eylül olayları,
* Referandumun onaylanmaması sonucu Swissair’in diğer AB ülkeleri ile tek tek anlaşma yapma gereği,
* İsviçre’deki hayatın pahalılığı ve değerli para birimi,
* Firmanın başka ülkelerdeki hatalı satın almaları,
* Firmanın ana faaliyet konusu dışında kalan katering ve yer hizmetlerine girmesi, Sektördeki benzerleri ana faaliyette farklılıklar oluşturarak krizden çıkmışlardır.
* %37–39 lara varan personel maliyetleri.
Bütün bunlar Swissair’in batmasındaki yegâne sebepler olmakla birlikte olayın özünde yönetimin Kurumsal Yönetimden uzaklaşmış olması dersek yanılmayız.
 
 
Not: Hocamızın kitabını almak için aşağıdaki linki ziyaret edebilirsiniz.
 
 
Başarılı bir işletmecilik için, 

Kurumsal Yönetim ve Risk, 1998 Dünya Ekonomik Bunalımını izleyen yönetim zayıflıklarını gidermek amacıyla ABD’de doğan ve dünya ülkelerinde hızla yayılan yönetim, strateji, politika ve uygulama tekniklerini konu almaktadır. Kurumsal Yönetim Modelinin tanımlamasıyla başlayan inceleme, bu modelin işletmelerde uygulanmasının yollarını araştırmaktadır. Bu bağlamda şirket iflaslarının en ünlüsü “Enron” vakasını anlatan kitap, işletme yönetim ve uygulamalarındaki son değişimleri ve bu değişimlerin ülkemiz işletmeleri açısından önemini ele almaktadır. 

İşletmelerin ömrünü uzatmanın ve işyerlerini tüm çıkar çevreleri açısından mutlu kılacak bir yönetim biçimine kavuşturmanın yollarını arayan bu yararlı kaynak, halen Alarko Holding Denetim Kurulu Üyesi ve Finans bank Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. Mustafa A. Aysan tarafından kaleme alındı.

 

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

1 comment

  1. […]            Enron hisseleri dip yaptığında kendisine neden Enron senetlerini almadığını açıklamasını rica etmiş bu kişi de “ Enron’u sevmediğini, iyi yönetilmediğini düşünüyorum.” Tadında cümleler kurmuştur. Bu kişi kendisi için kişisel bir tercih yapmış ve sürekli artan Enron senetlerini almamıştır. Bundaki temel sebepte Enron yönetiminin girift ilişkilerini söylemiştir. Bu kişi başka şirketlerde de böyle ilişkiler olabileceğini ama bilmediğini Enron’dakini tahmin edebildiğini söylemiştir. İnsanların almış olduğu kararlar ve bunların sonucu yaptığı tercihler neticesinde ya yükselir ya da şimdiki durumundan daha düşük bir duruma düşer. Burada bu yatırımcı yüksek karlar sonrası batmak yerine hiç bu riske girmemiştir.   Kişisel tercihlere bir diğer örnek ise kurumsal yönetimsizlik sonucu batan şirketlerde çalışan kişiler için örnek verilebilir. Enron’da ya da birçok Amerikan bankasında çalışan kişiler kriz patlak vermeden kendilerine daha farklı işler bulabilir ya da farklı alanlara yatay geçiş yapabilirdi. Hali hazırda kriz daha çıkmadığından dolayı bu kişilerin iş bulması kendileri için çok daha kolay olacaktı fakat bu bankacıların kriz nedeniyle işsiz kalmasına rağmen hala New York’un en iyi yerlerinde oturmaya devam etmeleri zamanında iyi kazandıklarının birer göstergesidir.   Ayrıca devletin bu bankaları esasında bankacıları kurtarma sürecinde akıllı bankacıların kendilerini risklere karşı korumuş olması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin bizim ülkemiz için devletin verdiği işsizlik maaşının yetmeyeceğini bilen birisi için Garanti Bankası’nın işsizlik sigortasını yaptırması şimdi boşa verilmiş primler olsa dahi işsiz kalındığında kendisine gelebilecek işsizlik sigortası gelirini yok saymamak lazım.   İşte bu şekilde insanlar çeşitli sıkıntılı dönemler geçirdiği süreci iyi yönetmeli ve bu kriz anlarında nasıl şirketler küçülmeye gidiyor, varlık satışı yapıp likiditesini sağlamlaştırıyorsa kişilerde bundan kendisine pay biçmeli ve kendisine bir yol haritası çizmelidir. Fakat bu yol haritası kriz geldiğinde değil çok daha öncesinde kendisine bir yol haritası çıkartması gerekmektedir. Yani Risk yönetimini yapması gerekmektedir.Belki de daha sonraları Swot analizini bir irdelememiz gerekir.   http://entelektuel.com/kurumsal-yonetim-ve-risk/ http://entelektuel.com/issizlik-maasi-devlet-ve-garanti-bankasi/   […]

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*