O’ndan

Bir akşamüstü yalnızlığında evinden bin sevdiğinden üç bin kilometre uzakta olduğunu karşıda duran siyahlığa bakarken tekrar aklına gelmişti. Üç farklı renkte bulunan bu siyahlıktan biri dağ, biri gökyüzü diğeri ise çam ağaçlarının ışığı emmesi ile oluşturulmuş farklı siyahlıklara bulanıp siyahın karanlık cümbüşünün bir parçasıydı hepsi.

O günlerde her şey gri ve siyah olarak algılıyordu etrafında onca olan doğal güzellikler karşısında hiçbiri ruhunu aydınlatamıyor anlamsız bir karamsarlık içerisindeydi sanki bunalıma girmiş diğer arkadaşları gibi.

Çok sevdiği ailesi ve ailesinden daha çok zaman geçirdiği arkadaşlarından uzak olmak onu çok üzüyor, rahatsız ediyordu fakat diğer arkadaşlarından kısa bir süre ayrı kalıp burada kalmak zorunda olması onun içine su serpiyordu. Oysa kısa denilen zamanda 156 gün gibi uzun bir zamandı fakat başka çaresi yoktu.

Bir tatil beldesinde olup etrafında yeşil ve yaşlı çam ağaçlarının ile denizin en güzel yerinin birleştiği bir yerde olduğu için şanslı idi, kader kendisini güldürmeye devam ediyordu bir tatil köyü kıyısındaki bu yerde kendisini en çok üzen sevdiğinden ayrı kalmaktı.

Ayrıydılar esasında o kadar yakın olarak birbirlerini çok fazla göremiyorlardı fakat kendilerini sürekli yan yana hissediyorlardı son günlerde araları biraz bozulmuş gibide olsa birbirini yan yana sürekli yaşayan çiftlerden daha çok özümsemiş ve birbirlerine bağlıydılar. Bunu ikisi de biliyordu.

Kendisi sabah 6–9 Nöbetlerini tutmasına karşın kimi zaman arkadaşlarının yerine de 21–24 nöbetlerini tutardı. Bu zamanlar koğuşun ışığı söner ilçede çalışan büyük otellerdeki çalışan işçiler, günün yorgunluğu gözlerinden belli olan işçiler, servisler lojmanlarına, sıcak bir yuva umuduyla kalmak zorunda oldukları yere, gider ve kendisi mezarlığın karşısına, saat soğukta durmak mecburiyetinde hissederdi kendisi.

İşte o anlar dağa iyi anlıyordu kendisi ile uzaklardaki sevdiği arasındaki bağı. Kendisi ne kadar parkasını da giymiş olmasa soğuk içine işliyordu buna engel olamıyordu fakat bu soğuktan etkilenmiyormuş gibi dimdik duruyordu. Uzaktaki sevdiğini düşündükçe ısınıyor kendine geliyordu. buna başlangıçta kendiside anlam veremiyordu Soğuk yok oluyordu fakat soğuğun bir tilki misali etrafında dolaştığını fark ediyordu.Sevdiğini düşünmenin sona erdiği anda soğuğun kendisi üzerine çökeceğini hissediyordu.fakat soğuk çaresiz kalmıştı çünkü o O’nu düşünmekten vazgeçmiyordu., soğuk gece yarısına doğru zirveye ulaşıyordu

Yatağına giderken sevdiği ile bir yere gidip eğlenmiş gibi gülümseyerek koğuşa doğru giderken yalnız değildi bunu hissediyordu. Uykuya daldığında sevdiği ile hep beraberdi. Ya da o kendisini böyle kandırıyordu.

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*