Tüketim ve değerler

Geçen cumartesi günü daha önce Mustafa A. AYSAN hocamızın Amerika’ya gitmesinden dolayı Kurumsal Yönetim ve Risk dersini işleyememiştik ve bunun yerine 06 Haziran 2009 günü telafi dersi yaptık. Derste Denizbank örneğini inceledik. Denizbank ile ilgili yazıyı daha önce yazmıştık. Okumak isteyenler http://entelektuel.com/basarili-bir-kurumsal-yonetim-ornegi-olarak-denizbank/ adresindeki yazımı okuyabilirler. Ders çıkışında ise bir baktım üniversitenin giriş bölümü oldukça kalabalık bir topluluk var. Daha sonradan öğrendiğime göre UTESAV diye, uluslararası teknolojik, ekonomik ve sosyal araştırmalar vakfı imiş.

Normalde ödev hazırlamak için işyerine gidecektim. Biraz katılayım diyerekten içerideki hocaları dinleyebildim. Açıkçası vakfın islami referanslar içeren bir vakıf olduğunu daha önceden bilmiyordum ve içeride dinlediklerimden bu sonucu çıkardım.

Bazı kişiler oldukça saçmaladı. Misal Eflatun danışmanlıktan bir Doktor konuşmasında, ülkede üretim fazlası var ve insanların tüketimden daha fazla tüketim yapmaması gerektiğini söyledi. Hemen benim aklıma Adalet teorileri geldi. Şimdi iyi her şey tam kararınca üretilsin ama bunu yapacak bir kurum yok. Yapılamazda. Birbirinden habersiz onlarca tüketim yapan ve birbirinden habersiz üretim yapan milyonlarca insan var.  İşte bu zaman bu hocanın söyledikleri anlamsızlaştı.

Daha sonra Selçuk üniversitesinden bir bayan hoca konuştu. Konuşmasında ihtiyaçların gerekliliğinden falan bahsetti. Hadislerden örnek verdi.  Genel olarak kapitalizm karşıtı insanlar var gibiydi. Neyse bu bayan hocamızda ihtiyaçların gerekliliğinden bahsederken hocanın başındaki örtüye baktım ipektendi. Yanlarında bulunan diğer hocalarda kravat takmıştı. Şimdi düşünmeden edemedim. Bu ipek başörtüsü bir gereklilik miydi ? Hocaların kravat takması bir gereklilik miydi ? Benim bu kişileri eleştirmemin nedeni şu. Hem şunlar şunlar kötüdür, tüketimi arttırıyor. İnsanlar tüketim toplumu oluyor ve kendilerini metalaştırıyor vari sözler söylerken bir yandan da kendi giyimlerine kuşamlarına baktığımda bunları göremememdi.

Bir diğer noktada arada verilen yemek molasındaydı. Cemile sultan yazılı bir katering firmasıyla anlaşılmış olması gerekir. Bol bol çeşit yemek, bol meyve çeşidi, bol tatlı çeşidi, bol içecek çeşidi. Yani herşeyin bolu o masadaydı ve açık büfedeydi.  Şimdi sen bir seminer düzenleyeceksin. Daha sonra o seminerde tüketim topluluğundan bahsedecdeksin. Tüketimin ahlaksızlığından falan bahsedeceksin. Daha sonrada gelip arada bin bir çeşit yemeği insanlara vereceksin.

Yok kardeşim böyle olmaz.

Biz müslümanlarda bir eksiklik varsa o da insanların kendi söylediklerini kendilerinin uygulamamasından kaynaklanıyor.

Birileri ya tüketim toplumunu kötülemesin, üretim olacak, tüketim olacak, hayat devir daim olacak.

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*