Liberal Değerler : Bireycilik

Politik ve sosyal felsefe bireyin özgürlüğüne yüksek değer verir ve kendini kontrol edebilen ve sınırlandırılmamış birey ya da ben (ego) üzerinde durur. Bu kelimenin ilk kullanıcısı olan Alexis de Tocqueville, sadece kendi küçük aile ve arkadaş çevresiyle ilgili olan insanları örnek göstererek, bireyciliği bir çeşit ılımlı bencillik terimleriyle tanımlamıştır. Bireycilik düşüncesinin temeli, her insanın, bilhassa hukuk ve politika ekseninde düşünüldüğünde, hükümetlerden ya da kimi efendilerden bağımsız bir birey olarak önemli olduğu fikrine dayanmaktadır.

Felsefe olarak bireycilik bir değer sistemini, bir insan doğası teorisini, genel bir tutumu ve politik, ekonomik, sosyal ve dinsel düzenlemeler hakkındaki bir inancı içermektedir. Bu değer sistemi üç önerme ile ifade edilebilir: Bütün değerler insan merkezlidir. Bir başka ifadeyle, değerler insanlar tarafından yaşanır (fakat insanlar tarafından yaratılması lüzumlu değildir). Birey kendi içinde bir amaçtır ve yüksek değerdir. Toplum ise bireyin amaçlarına sadece bir araç olmaktadır; ve bütün bireyler ahlakî olarak eşittir. Bu eşitlik, hiç kimsenin başkasının mutluluğu için bir araçmış gibi davranmaması önermesiyle en iyi şekilde ifade edilmiştir.

Bireyci insan doğası teorisi, normal bir yetişkine kendi çıkarlarını, hedeflerini ve onu elde ederkenki araçları seçmede ve ona göre davranmada maksimum özgürlük ve sorumluluk verilmesinin uygun olacağı fikrini taşır. Bu inanç her bir kişinin kendi ilgilerini, eğitim fırsatlarını ve bunları geliştirmeyi nasıl keşfedeceğini yine en iyi kendisinin değerlendireceği fikrinden kaynaklanmaktadır. Bu durum, ayrıca, bahsi geçen seçimleri yapma eyleminin bireyin gelişmesine ve toplumun refahına katkı yapacağı kanaatiyle de temellendirilmektedir. Çünkü bireyciliğin üretici girişim için en etkili teşviki yaptığı düşünülmektedir. Bu bakış açısına göre, toplum, her biri bağımsız ve ideal olarak da kendine yeten varlıklardan müteşekkil olan bir yapı şeklinde kabul edilmektedir.

Bireyci bir toplumda hukuk, herkesin ister ekonomik, ister sanatsal, dinsel ya da romantik amaçlar için olsun, diğerleriyle kendi şartları çerçevesinde ilişkiye girmede özgür olduğu düşüncesini desteklemektedir. Bu da bir toplumda, insanların tüm seçimlerinin iyi olduğu, bireylerin kusursuz olduğu veya bireylerin özgürlüklerini kötüye kullanmadığı anlamını taşımamaktadır. Bireycilik, birlik kurma, herhangi bir organizasyona katılma ve katılmama hakkını kapsamaktadır.

İnsana önem veren bir topluluk sıkı sıkıya bireyciliğe bağlıdır. Bireycilik için bir topluluk, insan yaşamı için en elverişli olanları bile, ona dahil olan bireyler tarafından seçilmelidir. Şayet bireyler topluluklara katılmaya zorlanırsa bu gönülsüz topluluklar gerçek topluluklar olmayacaktır. İnsan gelişimi için bireyin tercihi ve sorumluluğu lüzumludur.

Bireyciliğin en gözde olduğu Amerika’ya baktığımızda, bireylerin dahil olduğu milyonlarca kendiliğinden gelişen farklı topluluklar görülmektedir. Bu durum, bireylerin seçme haklarının güvence altına alınmasıyla mümkün olmuştur.

Genel bir tutum olarak bireycilikte kendine yeterlilik, mahremiyet ve diğer bireylere saygı, yüksek değerler olarak kabul edilir. Ayrıca, bireycilik, özellikle devlet tarafından uygulanan otoriteye ve birey üzerindeki her türlü kontrole karşı muhalefeti de içermektedir. Bireycilik aynı zamanda ilerlemeye de değer atfetmekte, bu amaç doğrultusunda bireyin diğerlerinden farklı olma, onlarla yarışma, önde gitme (veya geride kalma) hakkını desteklemektedir.

Bireyciliğin kurumsal örnekleri yukarıda ifade edilen prensiplerden kaynaklanmaktadır. Sadece çok aşırı bireyciler anarşiye inanmaktadır. Fakat hepsi hükümetin insan yaşamına müdahalesini minimum düzeyde tutması ve kendisini büyük ölçüde hukukun ve düzenin sürdürülmesiyle sınırlandırması gerektiğine inanmaktadır. Devlet, kaçınılmaz olarak kötü olarak kabul edilmekte ve bu çerçevede “En az yöneten hükümet en iyi hükümettir.” ilkesi desteklenmektedir.

Bireycilik ayrıca her kişinin ya da ailenin mal varlığı edinmede, onu idare etmede ve uygun gördüğü gibi düzenlemede maksimum fırsattan istifade edeceği bir mülkiyet sistemi anlamına gelmektedir.

Tarih boyunca birçok kültür ve dönemde bireyciliğin örnekleri görülmüşse de, tam teşekküllü bir bireyciliğin, ilk defa İngiltere’de, özellikle Adam Smith ve Jeremy Bentham ve onların iktisadi ve siyasi teorideki takipçilerinin fikirlerinin yayınlanmasıyla açığa çıktığı genellikle kabul görmektedir. Smith’in bireysel iradelerin doğal harmonisine derin bir inançla temellendirilmiş bırakınız yapsınlar doktrini ve Bentham’ın “her bir kişi diğeri için önemlidir” ve “hiç kimse diğerinden daha önemli değildir” prensiplerine dayalı faydacılığı bu gelişmeler için arka planı hazırlamıştır. Ekonomik yönden, Smith’in “açık ve basit doğal özgürlük sistemi”, malların ve hizmetlerin rekabetçi bir ortamda serbestçe dolaşımını karşılıklı fayda için ideal dayanışmacı sistem olarak resmetmiştir.

Bireyci düşüncelerin prestiji 19. yüzyılın son bölümüyle, 20. yüzyılın ilk bölümünde büyük ölçekli sosyal organizasyon ile çöküşe geçmiştir. Bu da, bireyciliğe tamamen zıt olan toplumsal organizasyon teorilerinin açığa çıkmasını beraberinde getirmektedir. Bununla birlikte liberal demokrasilerde bireyin önemi anlayışı hayatta kalmış, kimilerinin kollektivist eğilimlerin bir sonucu olduğunu söylediği kişiliksizleşme eğilimine karşı bir kontrol sağlanmıştır.

*liged

entelektüel

Edebiyatı sever, şiir dinlemeyi sever, liberal ve politik bir kişidir.

E-posta adresiniz gösterilmeyecek. Gerekli alanlar * ile işaretlidir.

*